Başkalarının Parasıyla Para Kazanan Kuruluşlar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mark Twain’e göre bankalar,” Güneşli günde size şemsiye verip yağmurlu günde bunları geri alan şirketlerdir. “

   Banka para ticareti yapar; başkasının parasıyla para kazanır. Birçok ekonomiste göre bankalar, yasal tefecilik yapan işletmelerdir; dolandırıcılığın legal yerleridir. Kişileri borçlandırmak suretiyle iradelerini kendi denetimine alır.

   Bankacılığın tarihi sanıldığı kadar yeni değildir. İlk bankacılar papazlardır.  O dönemde yaşayan insanlar, paralarını papazlara emanet ettiler çünkü hırsızlarla baş edemiyorlardı. Papazlar, kendilerine emanet edilen bu paraları bir köşede istiflemediler, işlettiler. Kiliseler banka şubesi gibi çalışmaya başladı.

   Bankalar, vatandaşın cebindeki parayı bloke edebilmek için en küçük birimlere bile şube açan işletmelerdir. Manken gibi güzel ve alımlı bayanları asgari ücretle çalıştırır.  Personelinden istediği verimi alamıyorsa gözünün yaşına bakmaz, kovar.

   Bankacılar dünyanın sahibidir. Saatlerce kuyrukta bekleyip paranızı teslim edersiniz.  Yatırdığınız para ne kadar çoksa o kadar rağbet görürsünüz.  

   Zenginlerin bankaya para yatırdıkları sık rastlanan bir durum değildir. Bankalar, küçük tasarruf sahiplerinin sırtından geçinir. Küçük tasarruf sahipleri, bankanın oltasına kolayca takılacak sazanlardır. Onlar birkaç kuruş faiz alır ama her zaman kazanan bankadır. 

   Banka üretmez. Sadece para alır, para satar ve para kazanır. Banka, kelebek gibi uçar fakat arı gibi sokar.  Bankalar,  vatandaşları borçlandırarak solunum yapan işletmelerdir.

   Krediye ihtiyacınız olmadığını kanıtlamadığınız sürece hiçbir banka size kredi vermez.  O zamana kadar hiç borçlanmadıysanız size kuşkuyla bakar. “Hiç borçlanmamışsınız, aldığınız borcu ödeyeceğinizi nereden bilelim?”diye tedirgin olur.

   Krediniz onaylanınca piyangodan para çıkmış gibi sevinirsiniz.  Elinize büyüteçle bile okunamayacak karınca duası gibi yazılmış sözleşmeleri imzalatırlar. Diyelim ki yüz bin lira kredi aldınız. Aldığınız bu parayı on yıl sonra üç yüz bin lira olarak ödersiniz.

   Aldığınız krediyi geri ödeyemezseniz, banka neyiniz var neyiniz yoksa el koyar. Patronluğunu yaptığınız şirketinizde işçi olarak çalışmaya başlarsınız. Reklamlarda sözü edilen “arkadaş, sırdaş, dost” gibi laflar tuzaktır.

   Ne zaman bankaya gitsem kendimi yamyam kabilesinde doğmuş bir vejetaryen gibi hissederim. Bankanın gölgesinde gölgelenmekten bile çekinirim. Parasız tek bir işlem yaptıramazsınız.  Bir gün çileden çıkıp da “Sizi Allah’a havale ediyorum!”deseniz havale ücreti isterler.

   Peki, bu ilişkide tüketicilerin suçu, günahı, sorumsuzluğu yok mudur?  Olmaz olur mu?  Asıl suç bizdedir. Borç alırız ama ödemeyiz. Banka işlem yapınca, “Vampir, soyguncu, acımasız!” diye sızlanmaya başlarız.

   Kendimize verilen kredi kartlarının limitini bir çırpıda harcayıp sıra ödemeye geldiği zaman bankayı suçlarız; mazlum ayağına yatarız. Henüz kazanmadığımız parayı harcarken sonuçlarına katlanacağımızı düşünmeyiz. Bunun adı tutarsızlık ve sorumsuzluktur.

   Herkes bankadan ve kredi kartlarından şikâyet eder ama “Artık kredi kartı kullanmayacağım.”diyen birisi çıkmaz.

   T. Jefferson, “Banka şirketleri, ordudan daha tehlikelidir.”der.

  Öyle midir bilemem ama şu sloganla biz saf kullarına seslenmelerine çok gülerim.

   “Başka bir arzunuz!”

  Godot Gelmeyecek” kitabından

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Başkalarının Parasıyla Para Kazanan Kuruluşlar
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.