İlçe merkezinin kuzey batısında 290 metre rakımda Yenişehir Ovası’nın hemen eteklerinde ilçeye kuzeyden hâkim noktada kurulu bir köydür. Yenişehir-Bursa karayolunun 2,5 km.’sinden sağa doğru dönüp asfalt yolu 4,5 km. takip ederek ulaşım sağlanmaktadır. Doğusunda Yenişehir, Cihadiye ve Kozdere, batısında Demirboğa, Karaköy, kuzeyinde Kirazlıyayla, Reşadiye, güneyinde ise Yolören ve Uluköy bulunmaktadır.
Tarihi kayıtlarda Barçın, Barçınlu gibi isimlerle de anılan köy oldukça eski bir yerleşim yeridir. Mehmet Göktekin Frik şehirlerinden olan Barjiya şehrini burada konumlamaktadır.[1] Bir başka kayda göre de köy Bizans şehri olan Nipoles şehrinin üzerine kurulmuştur.[2]
Mevcut arkeolojik çalışmalar Barcın Köyü arazisi içerisinde Yenişehir’in ilk sakinlerinin yaşadığını tespit etmiştir. Yaklaşık olarak dokuz bin yıllık bir geçmişin izlerine rastlanan söz konusu höyük Barcın Köyü’nün yaklaşık 3 km. kadar güneyinde yer almaktadır. İlk olarak 1960 yılında David French tarafından tespit edilen höyükte çalışmalar 2007 yılında Fokke Gerritsen başkanlığında başlamıştır.[3] Döneminin yerleşik hayatında mimari detaylar, tarımın ve avcılığın boyutları, süt ve süt ürünlerinin gelişimi hakkında oldukça detaylı verilere ulaşılan kazılar ulusal olduğu kadar uluslararası camia tarafından da oldukça yakından takip edilmiş ve elde edilen çok önemli veriler literatürlerde yerini almıştır.
1147 yılı içerisinde Anadolu içlerine sefer düzenleyen Alman İmparatoru IV. Konrad, Eskişehir yakınlarında Porsuk Çayı kenarında Sultan Mesud’un komutanlarından Emir Balaban ve Firuz Bey’e karşı savaş vermiş ve mağlup olarak batıya doğru çekilerek Barcın altlarına kadar gerilemiş Nipoles şehrine sığınmıştır. IV. Konrad’ın burada bir süre konakladığı Avrupa’dan gelecek ve kendisine destek olacak olan VII. Lui’yi burada beklediği varsayılmaktadır. IV. Konrad’ın beklediği bu alan bugün dahi Alaman Çayırı olarak bilinmektedir.[4]
Köyün adının kökeni ile ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi buraya ilk yerleşenlerin Bektaşiliğin Bacı/Baçı koluna mensup olmaları ve bu nedenle köyün ilkin Bacılar ismini alması daha sonradan da bu ismin Barcın şekline dönüşmesi olarak söylenmektedir. Bir başka rivayete göre ise Uygur lehçesinde Barçın kelimesinin bir tür ipekli kumaş anlamını taşıması ve köyün kurulduğu alanın yeşilliğinin ipeği andırması köyün bu isim ile anılmasına neden olmuştur. Köyün Bayat Boyu’ndan gelenler tarafından kurulması ve ilk isminin “Bayat” olup daha sonra Barcın ismini aldığı konusunda da tezler bulunmaktadır.[5] Anadolu’da başka Barcın yerleşimleri incelendiği zaman bu yerleşimlerinde Bayat Boyu ile bağlantıları göz önüne alındığında köy isminin kökeninin bu bağlamda değerlendirilmesi daha doğru ve mantıklı gözükmektedir.[6]
Köyün Türkler tarafından istilası ya da kuruluşu tam olarak bilinmemektedir. Kayıtlarda köyün Orhan Gazi tarafından Lala Şahin Paşa’ya ihsan edildiği belirtilmektedir. Osman Gazi’nin divan üyeliği görevinde bulunmuş olan Lala Şahin Paşa ise Abdülmuîn’in oğlu, Murad Hüdavendigâr’ın da lalasıdır. Aynı zamanda da Yenişehir’de Balibey Camisi’nin banisi Bali Paşa’nın dedesidir.[7]Aynı zamanda da günümüzde Edirne’nin ilçesi olan Lalapaşa’ya ismini veren şahıstır. Kendisine ihsan edilen arazi batıda Kabaçınar ve Burcun’a buradan güneye doğru uzanan Dimboz Dağları’nın Yenişehir’e bakan sırt ve eteklerini kapsayan Seymen Boğazına kadar olan alanları içine alan oldukça geniş bir arazidir.[8] Lala Şahin Paşa’nın vefatının ardından köy küçük oğlu Mahmud Bey’den olma Musa Çelebiye kalmış. 1530 tarihli belgelerde köy, Şehzade Hatun’a sultan tarafından bağışlandığı, Şehzade Hatun’unda köyü Sinan Bey’e verdiği gözükmektedir. Sinan Bey’de Edirne’de ki imaretine vakfetmiş. 1767 yılında ise köy Şeyh İsmail malı (temliki) olarak geçmektedir. 1767 yılında ise köyün adı Şeyh İsmail malı olarak geçmekte[9] Bu tarihli bir vesikaya göre “Sultan Selim” denilen Taşkesen ve Esenli Zaviyesi bu köyde idi. Şeyh Esenli Orhan devri şeyhlerindendir. Bu tarihte köyün on beş bin akçe gibi oldukça yüksek bir hasılatı bulunmakta idi.[10]
Bir dönemde Çandarlı Ali Paşa’nın vakfına ait olup Bursa’da ki vakfiyesine vakfedildiği görülmektedir.[11]
Köy mevki olarak hem Yenişehir’i gören hâkim bir noktada bulunması açısından hem de yol güzergâhlarının üzerinde olmasından dolayı önemli bir noktadadır. Yenişehir ve civarını Gemlik’ten deniz yolu ile Sirkeci’ye bağlayan tarihi Sirkeci yolu Gemlik sırtlarını takiben Burcun Boğazı’nı geçerek Kabaçınar ve Menteşe’yi takip ederek Barcın’a ulaşarak buradan Yenişehir üzerinden İpek Yolu ve Hac Yolu’na bağlanır.
Ayrıca Yenişehir’e en yakın noktada geniş arazisi bulunan, toplanmaya en müsait noktalardan birisi olması Barcın Köyü’nü stratejik anlamda da bölge için her tarihte önemli kılmıştır.
Köyün alt kısmında Lala Şahin Paşa tarafından yaptırılan konaklar Orhan Gazi ve Süleyman Paşa’dan itibaren Osmanlı ordularının hem toplanma merkezi hem de resmigeçit ve teftiş alanı olarak kullanılmıştır. Orduların toplanma zamanlarında ise Lala Şahin Paşa’nın konakları kumandanlık merkezi olarak kullanılmıştır.
Seferlere katılan padişahların ve vezir-i âzamların konaklama yeri olan Barcın’da ki bu konaklar; 1405 yazı başlarında İsa Çelebi ve Çelebi Mehmed arasında vuku bulan ve Yenişehir Ovası’nda gerçekleşen taht savaşında İsa Çelebi tarafından karargâh olarak kullanılmıştır. Yine 1481 yılında Fatih Sultan Mehmed’in ölümünün ardından şehzadeler Cem Sultan ve II. Bayezîd’ın arasında vuku bulan taht savaşında da 18 Haziran 1481 yılında Barcın’a gelip burayı kendisine karargâh seçen II. Bayezîd burada konaklamıştır.
Daha sonraki zamanda da II. Bayezîd’ın kızı Ayşe Sultan ile evli olan Damad Sinan Paşa Anadolu Beylerbeyi görevinde iken Lala Paşa’nın konağının olduğu bölgeye ikinci bir konak daha inşa ettirmiş ve buradan Anadolu Beylerbeyliği görevini ifa ederek burayı merkez olarak kullanmıştır.
Köyde kuruluş tarihi tam olarak teyit edilemese de 1767 yılında bir vakıf belgesinde sözü edilen ve Şeyh Esenli tarafından kurulan bir tekke bulunmaktadır. Günümüzde “Pir Mehmed Tekkesi” olarak bilinen söz konusu bu tekke köyün kuzeydoğusunda köye ve Yenişehir Ovası’na hâkim bir tepede yer almaktadır. Şeyh Esenli’nin Orhan Gazi döneminde yaşamış bir ulemadır. Bu nedenle de söz konusu tekkenin kuruluşunu bu tarihlere kadara indirmek mümkündür. Bir belgeye göre Orhan Gazi söz konusu tekkeye gelir getirmesi için Yenişehir’in o dönemde var olan Halkaevlü köyünde araziyi vakfeylemiştir. 1767 yılına kadar zaviyedarın evlatlarının hayatta olduğu bilinmektedir.[12]
Tekke 1975 yılında yıkılarak yeniden inşa edilmiştir.[13] Uzun yıllar boyunca Bektaşi erenlerinin yönetiminde olan bu tekkenin haziresinde üçü aynı hizada birisi daha yüksekçe bir konumda olmak üzere dört mezar bulunmaktadır. Üçler olarak da bilinen bu mezarların birisinin “Pir Addal”a ait olduğu, diğerinin “Pir Mehmet Dede”ye ait olduğu diğer mezarlarında Koyunhisar Savaşı’nda şehit düşen gaip erenlere ait olduğu söylenmektedir. Türbenin girişinde bulunan iki levhadan birincisinde; “Osman Gazi’nin Koyunhisar Savaşı’nda şehit olarak halen kendi ismini almış olan köyünde yatmaktaki Karaca Ahmet Abdal’ın oğullarından olup Barcın’da Tekke Şeyhi iken ölen “Pir Abdal” türbesidir.” yazmakta iken ikinci levhada ise“İmam Caferi Sadık Sülalesinden olan Eskişehir’in Seyyit Battal Gazi Dergâhında yetişmiş Şeyh Süheyl’in soyundan gelen Pir Mehmet Dede oğullarından… Nurettin oğlu İsmail Hakkı Efendi yatmaktadır.” yazmaktadır. Türbenin hemen yanında yer alan ve 150 yıllık olduğu varsayılan servi ağacı ise adeta tarihe ve kültüre tanıklık etmektedir.
Anadolu Bektaşi kültürü ve geleneklerinin bugün dahi etkilerinin sürdüğü Barcın Köyü bu anlamda ananelerine bağlı, güçlü bir birikime sahip bir köydür.
1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması ile ağırlığı Bektaşi olan her yer gibi Barcın Köyü’de yaşana olaylardan olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu tarihte, Sultan II. Mahmud, sadece Yeniçeri Ocaklarını ortadan kaldırmakla kalmamış; onların arkasında olduğunu düşündüğü Bektaşi tekkelerine de ağır bir fatura ödetmiştir. Birçok Bektaşi Dergâhı bu dönemde kapatılmıştır. Kapatılan bu tekkeler içerisinde Barcın Pir Mehmed Tekkesi de nasibi almıştır.[14]
Yaşanan bu gelişmeler ise köyde Bektaşi kültürünün zayıflamasına, Sünni kültürün ön plana çıkmasına neden olmuştur. Yine de yaşanan onca olumsuzluk ve baskılara rağmen köyde Bektaşi kültürü hiçbir zaman bitmemiş, geleneklerini hiçbir zaman terk etmemişlerdir. Bu baskıların yaşandığı dönemde Barcın Köyü İstanbul’daki katliamdan kaçabilen Yeniçerilerden bazılarına da kucak açmıştır. Bu tür şahıslardan biri olan Abdullah Çavuş, Barcın’a yerleşmiş onun ailesi “Sipahi” lakabıyla günümüze kadar gelmiştir.[15]
1880’li yıllarda köylüler tarafından yayla olarak kullanılan “Kirazlıyaya” Bulgaristan göçmenlerine tahsis edilip burada yeni bir köy kurulmuştur
1907 Salnamesine göre köyde Süleyman Saim Adında bir zatın imtiyaz sahibi olduğu çinko madeni bulunmaktadır. Bu tarihte köy Yenişehir’in bir nahiyesi konumunda olan İznik’e bağlıdır.[16]
Köyde bulunan eski bir mezar taşı incelendiğinde 6 Ekim 1911 (Hicri, 12 Şevval 1329) tarihli kitabede “Barcın Karyesi’nden Pullu oğlu Osman Ağa” yazılı olduğu görülmektedir. Kıvrımlı sarık türü başlıktan merhumun ilmiye sınıfından olduğu anlaşılmaktadır.[17]
Köyde mevcut olan eski cami yıkılarak yenisi yapılmış, eski camiden sadece minaresinin şerefiyesine kadar olan kısmı kalmıştır. Eski caminin yapılış tarihini aydınlatacak herhangi bir kitabe mevcut olmadığından yapılış tarihide tam olarak belirlenememektedir. Caminin kuzeybatı köşesinde 1937 tarihini veren bir çeşme mevcuttur. Caminin batı cephesinde yer alan minarenin kübik kaidesi saçak hizasına kadar uzanmaktadır. Şerefe altında beş sıra mukarnas ve üç sıra testere dişi görülebilmektedir. Şerefe altı tuğlalıdır.[18]
Köyde geçmiş dönemde bulunan tarihi hamam ise yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır.
Milli Mücadele döneminde Yunan işgaline uğrayan köy birçok zulümler görmüş ve yakılıp, yıkılıp, talan edilmiştir. Yenişehir’in ilk işgali Ekim 1920’de Reşadiye Köyü’ne konuşlanan Yunan birlikleri buradan köyü top ateşine tutmuşlar bu esnada köy camisinin minaresi top ateşlerine hedef olmuştur.[19] Karaköy üzerinden gelen saldırılar esnasında köy iki kez yakılmıştır.
Bu işgallerde Parmaksızların Hüseyin (Hüseyin Aksoy), Yörüklerin Hüseyin (Hüseyin Çevik), Karadağların Mehmet (Mehmet Sevinç) öldürülmüştür.
Karadağların Mehmet Sevinç evinde silah bulunduruyor denilerek ihbar edilmiş, bu ihbarı üzerine de Mehmet Sevinç köyden alınarak Yenişehir’e götürülmüş ve burada Babasultan tepesinde kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Bu şehitlerin üçününde mezarı köy mezarlığında bulunmaktadır.
Başka bir olayda ise Hacı Hasanların Feyzullah (Feyzullah Soyer), Abbasların Arif Çavuş (Arif Yıldırım) adındaki iki kişi gazi olmuştur. Bu iki kişide o zamanki köy ihtiyar heyetinde görevli kişilerdir. Bu kişiler Yenişehir’de ki Yunan karargâhına çağırılmak suretiyle köyden düşmen askerlerince alınmışlar Yenişehir’e götürülürken yolda Feyzullah Soyer’in Yunan askerlerinden birinin bir anlık boşluğundan faydalanarak elinden silahı almak istemiş fakat diğer Yunan askerinin silahından çıkan kurşun ile hem Feyzullah Soyer hem de Arif Yıldırım yaralanmıştır. Bunları takip eden Memişoğullarından Halil İbrahim Ersöz Yunan askerlerine silah sıkınca askerler bu iki yaralıyı bırakıp kaçınca ölümden kurulmuşlardır.[20]
Köyden Kurtuluş Savaşı’na katılanlardan tespit edebildiğimiz isimler; Ali Özhan, İsmail Gürsoy, Adem Çakır, Ahmet Demir, Saadettin Aktemir, Ali Tiryaki, Ali Çiçek, Mustafa Işık, Mustafa Önger, Hasan Güler ve Ali Yılmaz’dır. Ayrıca; Mehmet Çetin, Şehriban Yavuz ve Halil Derhan cephe gerisinde gönüllü olarak görev yapmışlardır.[21]
Bahar aylarının başlangıcında yapılan Hıdırellez etkinlikleri, dede pilavı ve dini bayramlarda uygulanan misafir ağırlama yöntemleri Türkiye’nin belki de hiçbir yerinde görülemeyecek kadar güzellikte ve özelliktedir. İki mahalleden oluşan köyde her mahallenin ayrı ayrı camisi bulunmaktadır. Dini bayramlarda birinci gün yukarı mahalle sakinleri yukarı mahalle camisinde ve mahalle içlerinde mahallenin tüm evlerinin katılımı ile aşağı mahalle davet edilerek yemek ikramı yapılır ve misafirler en güzel şekilde ağırlanır. Bayramın ikinci günü ise bunun tam tersi olarak aşağı mahalle halkı yukarı mahalleden gelen misafirlerini ağırlarlar. Bu güzel adet günümüzde dahi özenle korunmakta ve uygulanmaktadır. Köyde Bektaşi ve Sünni toplulukların kardeşçe, bir arada yaşamaya devam etmesi köyün kültürünün güzelliğinin en güzel parçasıdır.
Köy kültüre ve eğitime verdiği değer köyden çıkan eğitim seviyesi yüksek değerli insanlarla da kolayca anlaşılmaktadır.1928 yılında kurulan köy okulundan pek çok değerli insan yetişmiş ve bu kişiler önemli mevkilerde görevler almışlardır. Bursa’nın eğitime ve sanata verdiği değerlerle tanınan başarılı iş adamı İbrahim Orhan’da bu köyün yetiştirdiği değerlerden birisidir.
1954 yılında köyde sel felaketi yaşanmışsa da herhangi bir can kaybına neden olmamıştır.
1890’ların sonlarında 85 hanede 476 kişi bulunan köyde, 1927 Salnamesine göre 100 hanede 472 kişi yaşamakta idi. 1930’larda Tunceli Dersim’den göç eden bazı aileler Yenişehir’de sadece Barcın’da ikamet ettirilmişlerdir. 1940 yılı nüfus sayımına göre 629 kişi olan köye 1950 yılında beş hane Bulgaristan göçmeni yerleştirilmiştir. 1970 yılında 769, 1980 yılında 779, 1990 yılında 722, 1997’de 635 nüfusa sahip olan köy, 2013 yılında ise 464 nüfusa sahip olduğu görülmektedir. 2021 nüfus verilerine göre ise köy nüfusu 409 kişiye gerilemiştir.
Köyün geçimi genel olarak tarıma dayalıdır. Az da olsa hayvancılık yapılmaktadır. Yenişehir’e yakın konumda olmasından dolayı köyde ikamet edip şehir merkezinde iş yapanların sayısı da fazladır. Eskiden üzüm bağlarının bol olduğu köyde bugün bağcılık neredeyse tamamen bitmiştir.
[1] Mehmet Göktekin, Osman Gazi ve Yenişehir, Yayınlanmamış kitap çalışması, s.173.
[2] Raif Kaplanoğlu, Bursa Ansiklopedisi I (Yer Adları), Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, Eylül-2001, s.40.
[3] Mesut Biçer, “Höyüklerin İzinde Tarih Öncesi Yenişehir Bölgesi”, Yenişehir e-gazete, Ekim-2021, sayı:2276/107, s.9, 10. (Ayrıca bu konu hakkında daha detaylı bilgi için; Rana-Hadi Bal &KokkeGerritsen, Yenişehir Ovası’nın İlk Sakinleri ve Barcın Höyük Kazıları, Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2013, s53-65.)
[4] Mehmet Göktekin, a.g.e., s.84
[5]GülderŞuheda, Eski Marmara Bölgesi’ndeki Oğuz (Türkmen) Boyları, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniv. Sosyal Bilimler Enst., s.7.
[6] Anadolu’da buluna diğer Barcın yerleşimlerinin bazıları şöyle sıralayabiliriz; Karahisar-ı Sahip Barcın nahiyesi, Sivas Hafik ilçesine bağlı Barcın Köyü, İçel taraflarında Barcın Yaylası, Tarsus kazasına bağlı mezra gibi…
[7] Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar II. Türkiye 1074-1996, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara-1996, s.746.
[8] Mehmet Göktekin, a.g.e., s.173.
[9] Raif Kaplanoğlu, a.g.e.
[10] Kamil Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, c.1, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayını, Aralık-2010, 2. Basım, s.178.
[11] Salih Erol, Osman Gazi’nin Şehri Yenişehir, Yenişehir Belediyesi Yayını, Bursa-2022, s.83.
[12] M. Asım Yediyıldız, “Kültür Merkezi Olarak Zaviyeler: Yenişehir Zaviyeleri”, Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2013, s.161-170.
[13] İsmail Özgören, “16. Yüzyıldan Günümüze Bursa Yenişehir Köyleri”, Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2013, s.325.
[14] Salih Erol, “Höyükten Köye, Köyden Mahalleye! Yenişehir’in İlk Köyü Barcın”, Yenişehir e-gazete, Aralık-2019, sayı:2268/100, s.5.
[15] Salih Erol, a.g.e., s.5.
[16] Salih Erol, a.g.e.
[17] Salih Erol, Osman Gazi’nin Şehri Yenişehir, Yenişehir Belediyesi Yayını, Bursa-2022, s.84
[18] Türkiye’de Vakıf abideler ve Eski Eserler, c.4, Vakıflar genel Müdürlüğü Yayını, Ankara-1986, s.621.
[19] Özdemir Şarman, Bursa-Yenişehir 1301-2001, Minevra Ofset, Bursa-2001, s.30.
[20] F. Meral Önal & Hikmet Önal, Bursa-Yenişehir Barcın Köyü Köy İnceleme Planı, daktilo eser.
[21] F. Meral Önal & Hikmet Önal, a.g.e.