Bir hafta önce deniz kenarında güneşlenirken iki kadının konuşmalarına kulak misafiri oldum. Kadınlardan biri şöyle diyordu:
“Ben çok inatçıyımdır. Nuh diyorsam peygamber demem. Verdiğim karardan asla dönmem. Uyarılara kulak asmam.”
Şu kırıcılığa, şu sevimsizliğe, şu ben merkezli söylemlere bakar mısınız?
Kadının söyledikleri karşısında kilitlendim, sinirimden boğazım kurudu. “Eyvah! dedim içimden. Bu kadınla hayatı paylaşanlara Allah sabır versin.”
Şu işe bak! Kadın inatçılığı ile övünüyor. Vallahi bu kadın ve bunun gibiler insanı hayatından bezdirir. Onu dinlemek zorunda kalan kadının, ikinci kez böyle bir sıkıntıyı göze alamayacağından emin olabilirsiniz.
İnat dediğin şey rezil bir özelliktir hatta hastalıktır. İnatta mantık yoktur, hata yaptırır. Gereksiz yere diretmenin, el frenini sürekli çekili tutmanın ve keçiliğin lüzumu yok.
Ahmakça bir inat kişiyi yer bitirir. Yalnızca kendisini yiyip bitirmekle kalmaz çevresindeki insanları da uzaklaştırır. İnatçılığı yüzünden iflas eden, sağlığı bozulan hatta cinayet işleyen salaklar vardır.
Bunlar “Dediğim dedik” tiplerdir. Karşı tarafın görüşlerine ve önerilerine kapalıdırlar. İnatçılık bir tür körlüktür. Kişiyi çok aşağılık durumlara sokabilir.
İnatçı, anlamlı ve kabul edilebilir bir neden olmaksızın davranışında ısrar eden, bu davranışını asla değiştirmeyen kişidir.
İnatçılık, kararlılıkla karıştırılmamalıdır. Kararlılık, size dayatılanlar yerine kendi doğrularınızı hayata geçirebilmek için gösterdiğiniz çabadır. Kararlılıkta bilinç, sabır ve mantık silsilesi vardır.
Şunu da belirterek yazımı toparlayayım. Dediğim dedik diyen, önerilere kulak asmayan inatçıdır ama onu inadından vazgeçirmeye çalışan da inatçıdır. Karşınızdaki kişi sizi dinlemiyorsa ısrar etmenin anlamı yok. Bırakın ne hali varsa görsün.