İlçenin doğusunda, ilçe merkezinden yaklaşık 8 km uzaklıkta 290 mt rakımda hafif engebeli bir arazi üzerine kuruludur. Kuzeyinde çok yüksek olmayan tepeler, güney doğusu ve batısında ise düz ve verimli tarım arazileri vardır. Batısında Afşar, doğusunda Köprühisar, güneyinde Ebeköy ve Papatya, kuzeyinde ise Aydoğdu ve Mecidiye arazileri ile komşudur. Köy yerleşiminin doğu yönünde "Çayboğazı Deresi" adında küçük bir akarsu bulunmaktadır. Yenişehir – Bilecik karayolunun 6 km'sinden Sola dönülerek 2 km'lik bir bağlantı yolu ile köy yerleşimine ulaşmak mümkündür.
Tarihi oldukça eskiye dayanan Çelebi Köyü’nün kuruluşu Osmanlı’nın ilk dönemlerine dayansa da bu dönemlere ait bilgiler kesin değildir. Olasılıkla eski ve terk edilmiş bir Bizans köyünün yerine kurulmuştur. Köyün etrafında fazlaca Bizans dönemi ile tarihlendirilen kalıntılara rastlanmaktadır.
Osmanlının kuruluş devrine ait birçok kaynakta bahsedilen Osman Gazi ile Şeyh Edebali’nin arasında geçen rüya menkıbesi sırasında yanlarında bulunan Kumral Abdal’ın zaviye ve imaretinin bu köyde olduğu belirtilmektedir.
Menkıbeye göre; Edebali o meşhur rüyayı yorumladığı zaman yanlarında bulunan Kumral Abdal Osman Gazi’ye kendisine padişahlık müjdelendiğini belirterek, müjdeliğini ister. 1301 senesinde gerçekleşen Koyunhisar Savaşına da katılan Kumral Abdal bağımsızlığın ardından Osman Gazi’ye müracaat edince de Osman Gazi Kumral Abdal’a “Çelebi Köyü sana vereyim” der. Bu kez Kumral Abdal da “Ben fakir bir dervişim köyü neyleyeyim, orada bir zaviye yaptır.” deyince Osman Gazi’de bu sırtlarda bir zaviye yaptırır. Kumral Baba yine savaşlara katılmaya devam eder. Kendisinden sonra oğlu Veys Baba zaviyeyi ihya eder. Kumral Abdal’ın Bozüyük civarında yattığı rivayet edilmektedir. Köyün üstünde bulunan ve köylülerce “Kabak Dede” olarak bilinen yer ise olasılıkla Kumral Abdal’ın zaviyesinin olduğu yerdir. Kabak Dede ise Kumral Abdal soyundan gelen bir ulu kişidir.
Osmanlının ilk dönemlerinde ovanın doğu kesiminde bulunan diğer köyler ile birlikte Şehzade Süleyman Paşa’nın vakıf arazileri içerisinde yer alan Çelebi Köyü 1573 yılına ait hane sayılarının ve öşür miktarlarının yer aldığı Hüdavendigâr Vilayeti Tahrirat Defterinde sadece 3 hane ve bir bekârın yaşadığı yer olarak belirtilmiştir. Bu dönemde ise Karye-i Çelebi olarak isimlendirilmiştir. Söz konusu deftere göre, piyade yerlerini ziraat edenlerin öşürlerini piyade beyinin, bennak, adet-i ağnam, resm-i ağnam ve mücerret vergilerini ise sipahiler almaktadır.
Osman Gazi'nin yaşamış olduğu son devirlerde bölgeye geldiği anlaşılan Ankara Büyük Ahı Reisinin oğlu veya kardeşi Emir Hüseyin Çelebi'nin kızı ile evlenen Süleyman Paşa'nın oğul ve torunlarına Çelebi denmesi nedeniyle köy, Çelebi adını almıştır. Bu aileden gelen İsmail Bey ahfadından bir kısım aynı zamanda atalarının malvarlıklarının da mütevellisi olmuşlardır. Cumhuriyet döneminden sonra Beşe ve Çelebi soy ismini alan aileden Köprühisar'a yerleşen Hüseyin Çelebi'nin oğlu Osman Ateş ve oğulları günümüzde Yenişehir'de yaşamaya devam etmektedirler.
Köy isminin buradan geldiği konusunda rivayet ve varsayımlar ne kadar güçlü olsa da köyün isminin kökeni hakkında başkaca varsayımlar da bulunmaktadır. Osmanlı döneminde bir Çelebi'nin at çiftliğine çalışmaya gelenler yerleşerek kaynaşmış ve üç tepe arasına konuşlanmıştır da denilmektedir. Bir başka iddia ise; köyün kuzeyinde bulunan eski kule yıkıntıları Çelebi Mehmet ile ilişkilendirilerek köy isminin Çelebi Mehmet'dengeldiği savunulmaktadır. Raif Kaplanoğlu ise; köy isminin Çelebi'den çok celep=kasaptan geldiğini belirtmektedir. Devam edecek