Yorgun, yaşlanmış, isteksiz, beklentisiz hissediyorum bu günlerde. Eminim kendinize sorsanız birçoğunuz benim gibi hissediyordur.
Gelecekten umutsuz olmak için hiç bu kadar çok sebebim olmamıştı.
Ama insan olmanın, hayatta kalabilmenin ön koşulu umut edebilmek sanırım.
Zihin sürekli umut etmenin yollarını arıyor. Umut bittiğinde yaşamanın da anlamı kalmıyor gibi.
Bu yüzden günlük, küçük umut kırıntılarının peşinden koşarken buluyorum kendimi. Çoğunlukla hayal kırıklığı ile bitiyor. Ama hala deneyebilme gücünü bulabildiğime seviniyorum.
İnsan hayalkırıklığı yaşadığında, önce bunu yaşamasına sebep olanlara öfkeleniyor.
Bir zaman sonra öfkeyi kendine yöneltiyor.
‘benim yüzümden böyle oldu. Ben böyle olmasaydım ya da şöyle olsaydım farklı olurdu.’
Bu cümleler bence zehirli.
Evet, belki insanın kendini tanıması ve geliştirebilmesi açısından besleyici olabilir.
Amaç buysa, benim burada görmem gereken ne, neyi farklı yapmaya ihtiyacım var? Soruları daha sağlıklı yanıtlar bulmamıza yardımcı olabilir.
Diğer türlü kendimizi suçlayıcı cümlelerin bize vereceği tek şey, değersizlik duygusu ve özgüven kaybı olur.
Bazen başkalarının davranışları bizimle ilgili değildir. Bazen de üstümüze alınmamızın sebebi kendimizde eksik gördüğümüz bir şeyi tetiklemesidir.
Durum buysa, eksik hissettiğimiz konuda ne yapabileceğimize bakmak iyi gelebilir. Çünkü o zaman diğerlerinden ayrışarak yalnızca kendimizle ilgilenmeye başlayabiliriz.
Şundan eminim ki, insan kendiyle ilgilenmeye başladığında, yaşadığı olaylardan ve kişilerden sıyrılarak, daha huzurlu bir alanda devam edebiliyor.
Böyle zor ve kitlesel olarak sıkıntılı günlerden geçerken, küçük umutlar ve hayaller bulmak için çaba sarf etmek, bunların peşinden gidebilecek gücü kendinde bulabilmek ve sonucu hayalkırıklığı bile olsa denemiş olmanın huzurunu hissedebilmek, yaşamı devam ettirebilmenin tek yolu sanırım.
Daha büyük hayaller ve mutlu bir gelecek için hepimizin epeyce bir zamana ihtiyacı var.
Umut edebildiğimiz günlerimiz olsun.