Bir konu üzerinde düşünmek, sonra onu detaylandırmak.
Moda tabirle formatını hazırlamak.
Kuralları olan ve işe yarayan bir şekle sokmak.
Somutlaştırmak ve paylaşmaya karar vermek.
Paylaşmak istediklerinize anlatmak.
*
Anlatırken yeniden heyecanlanmak.
Anlattıklarınızdan benzer tepkileri almayı ummak.
Anlattıklarınızla, anlaşılanın farklı olduğunu fark etmek.
Üzülmek.
*
Bir başka gün, bir başka ortamda yeniden denemek.
Anlaşıldığını sanmak. Sevinmek.
Sorunun kendimizle ilgili olmadığını anlamak.
Ve hemen sonrasında,
Anladığını söyleyenlerin, ne anladıklarını görmek.
Anlattıklarınız ile anlayanların, anladıkları arasındaki farkı anlamak.
Bir başka üzüntü, bir başka hayal kırıklığı, bir başka kuşku ve endişe.
*
Yine bir başka bir gün, benzer durumda insanlar tanımak.
Anlatmak istediklerini anlatamamış insanlar.
Çok olmadıklarını ama olduklarını görmek.
Hem anlatmak istediklerini anlayacak, hem anlattıklarını anlayacaksınız.
Aynı sorunu yaşayan insanların alışverişi.
Durum değişiyor.
*
Ve bir tespit; anlatacakları olanlar dinliyor.
Çünkü anlatacakları dinlensin istiyorlar.
Dinledikleri için anlıyorlar.
Anlattıkları ve anladıkları arasında kuruluveren bağ,
Anlatılanların kalitesine yansıyor ve anlatıldıktan sonraki halini etkiliyor.
Normal bir sonuç.
*
Anlamak ve anlaşılmak ama öncesinde anlatacak bir şeyleri olmak.
Anlatacaklarımız yoksa anlamada da, anlaşılmada da zorlanmak.
İşte kaçınılmaz sonuç.
*
Neden anlatmak istemeyiz? Neden anlamak istemeyiz?
Bu soruların sorulması ve cevapları konusunda düşünülmesi;
Sorunun doğru cevaplarına ulaşmanın ön şartı diye düşünüyorum.
Anlamak istediğimizde de bu böyle.
Anlatacakları olmayanın, anlama isteği ve çabası da olmuyor.