Nepotizm, İtalyanca kökenli bir sözcük. Türkçe ’ye “Yeğencilik” sözcüğü ile çevrilen bu kavram; akraba kayırmacılığı, eş dost kayırmacılığı, yandaşları ihya etme, torpil yapma ve partizanlık durumlarını ifade etmek için kullanılır.
Azerbaycan Cumhurbaşkanının göreve gelir gelmez eşini başkan yardımcılığına ataması, damadın bakan yapılması, rektörlerin yaptığı akraba atamaları, iktidara çok yakın kişilerin birçok kurum ve kuruluştan ballı maaşlar alması nepotizmdir.
Yeğencilik, geri bıraktırılmış, demokrasisi askıya alınmış, hukuk kurallarının hiçe sayıldığı, yasaların uygulanmadığı, baskı ve zulmün egemen olduğu, yurttaşların sindirilmeye çalışıldığı ve şeffaflığın bulunmadığı ülkelerde çok yaygınlaşır. Iktidarı ele geçirenlerin vahşice uyguladığı ve ülkeyi çökerten bir beladır. İktidar bir kişinin ya da küçük bir grubun elindeyse yeğencilik önlenemez.
Yeğencilik, ayakların boş olmasıdır. Akrabalıktan ve yandaşlıktan başka hiçbir özelliği olmayan; bilgisiz, donanımsız, yeteneksiz, vizyonsuz, deneyimsiz ve liyakatsiz kişiler hiç olmayacak kurumların başına getirilir ve o kurum kısa sürede yozlaşır. Hiçbir saygınlığı kalmaz ve halka güven vermekten uzaklaşır.
Sırf yandaş olduğu için yasalar, yönetmelikler ve ilkeler çiğnenerek kurumun başına getirilen bu cahil vitaminsizler, o kurumu yozlaştırırlar. Kendisini o makama getiren kişinin her istediğini yerine getirirken kurumun olanaklarını kötüye kullanarak zenginleşmeyi de ihmal etmez.
Yeğencilik, kurumları kilitler. Değişime ve yaratıcılığa izin vermez. Gruplaşmalara yol açar. Kurumun başına getirilen liyakatsiz, yetersiz ve donanımsız kişi, o kurumda görev yapan zeki, yaratıcı ve yetenekli insanlara mobbing uygulamaya başlar. İlkeli, bilgili, çalışkan ve değerli insanlara tahammül edemez. Kurum kültürünü yalama kültürüne dönüştürür. Liyakatsiz kişi, makam ve mevki için değerli insanlara kumpas kurmaktan çekinmez.
Yeğencilik sarmalında niteliklerini yitiren bir kurumda sistem ve strateji uzmanları iş yapamaz. Bir kısmı köşesine çekilir ama çoğu istifa eder. Kurumun beyin göçüne uğraması, içinin boşalması, saygınlığının ve güvenirliliğini yok olması yalaka takımı için hiç önemli değildir.
Yetersizliklerini dalkavuklukla kapatmaya çalışan bu yapı: “Bizde çalışmak isteyen çok, giden gitsin.” mantığındadır. Ona donanımlı, ilkeli, çalışkan, bilgili, akıllı ve kuruma saygınlık kazandıran insanlar gerekli değildir. Kurumun geleceğinin karartılması yeğencilerin umurunda olmaz.
Devlet kurumlarını yeğencilerle doldurup iktidarın borazanı durumuna getiren tek adam ve çevresinde kümelenmiş militan grup ülkeyi yönetemez duruma gelir. Köşeye sıkışınca algı yönetimine başvurur. Muhalifleri sindirmek için iftira dahil her türlü yasa dışı yöntemlerle varlığını sürdürmeye çalışır.
Yeğencilik düzeninde emanet ehline verilmez. “Allah akrabaya iyilik yapmayı emrediyor.” gibi sözlerle dini değerler sömürülür. Halkın bir kısmı ötekileştirilir. Bağımsız olması gereken yöneticiler ve yargı tek adamın sopası durumuna gelir. Devlet kadrolarına yandaşları yerleştirmek için “Mülakat” gibi tuhaflıklara başvurulur. Ekonomi, eğitim, adalet, sağlık sistemleri bozulur ve toplumsal çürüme başlar.
“Yeğenciliğin bir adı da “Dayıcılık”tır. Yazıyı yeğen ile dayı arasında geçebilecek bir diyalogla bitireyim:
-Dayıcığım! Bana bakanlıkta müdürlük gibi bir makam ayarlayabilir misin?
– Ayarlarım yeğenim. Senin okuma yazman vardı değil mi?