Stockholm Sendromu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Stockholm Sendromunun ne olduğunu okuyucularımız bilir; en azından duymuşlardır. Ben yine de bu hastalık tablosunun öyküsünü kısaca anlatayım.

Bu hastalık adını, İsveç’in başkenti Stockholm’ da yaşanan bir banka soygunundan alır. Hırsızlar, eylemlerinde başarısız olunca dört banka görevlisini rehin alırlar. Altı gün boyunca direnirler ama polis bankaya operasyon düzenleyince teslim olurlar.

Asıl ilginç gelişme bundan sonra başlar. Rehineler, soyguncular aleyhinde tanıklık yapmayı reddederler. Bu kadarıyla da yetinmeyerek soyguncuları savunurlar.

Bu olay psikolojide “Stockholm Sendromu” olarak ifade edilir. Türkçemizde: “Celladına Aşık olmak” anlamını karşılar.

Bu kavram daha sonraki yıllarda toplumsal ve siyasi olayları analiz etmek için de kullanılmaya başlanmıştır.

Stockholm sendromu, kendini güvende hissetmeyen kişinin ya da grubun güçlü olana bağlanması şeklinde tanımlanabilecek bir rahatsızlıktır.

Kişi, kendisini tehdit eden, temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan, yaptırım gücü olan kişilere, gruplara ve yönetimlere boyun eğer. Korkusunu sempatiye dönüştürerek aklileştirir. Bu yolla ayakta durmaya çalışır. Bu, bir tür sadakat duygusudur.

Stockholm sendromu ya da “Celladına aşık olma”, geri bıraktırılmış ülkelerin vatandaşlarında bolca yaşanan bir hastalık tablosudur.

Halk, kendisine kandıran, tehdit eden, baskı altında bunaltan, aşağılayan ve sömüren siyasi zihniyete bağlanır ve onu desteklemeye devam eder.

Yoksul halk, örgütlü olmadığı için direnemez. Kendisini ezen grubun ya da siyasi zihniyetin yardakçılığını yapar. Kurtulması gereken zihniyetin çağ dışı uygulamalarına ses çıkaramaz. Onun yanında yer alır ve ondan medet umar. Kendisine zulmedene sığınır.

Stockholm sendromu, devenin dikenle olan hüzünlü aşk öyküsüdür; deve dikeni sever. Her keresinde kazıklanmasına karşın aynı manavdan alışveriş eden bir kişinin durumu da deve diken ilişkisidir.

Alevi bir kişinin “Alevi katliamı tamamen efsanedir.” demesi ya da bir kadının; kendisini döven, aşağılayan, istismar eden arızalı bir adama aşık olması böyle bir hastalıkla açıklanabilir.

Stockholm sendromu, güçlü görünenle özdeşleşme değildir. Kendisine zarar verene, eziyet edene travmatik bir bağlanmadır.

Açlığın ve baskının hüküm sürdüğü, zorbalığın arttığı kaotik ortamlarda paniğe kapılan insanlar, güçlü gördükleri yapının yanında yer alır. Ülkemizde 7 Haziran seçim sonuçlarıyla 1 Kasım’da yinelenen seçim sonuçları arasındaki fark bu açıdan değerlendirilmelidir.

Stockholm sendromu, “Zorla güzellik olur.” dedirten bir hastalık tablosudur. Şirinler dizisindeki Şirin, kendisini kaçıran Gargamel ve diğer haydutlarla iyi geçinir; onlarla dost olur. Şirin’in nefreti sevgiye dönüşmüş değildir ama Şirin kendine yabancılaşarak finolaşmıştır.

Siyasal iktidarın borazanı durumuna gelen medya her gün gözümüzün içine baka baka yalan söyleyerek özgürlüğümüzü kemirir ama boyun eğdirilmiş halk, bunların sunduklarını tüketmeye devam eder. Bütün bunlar, Stockholm sendromuyla açıklanabilecek durumlardır.

 

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Stockholm Sendromu
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.