Girdiği seçimlerde, oyların yarısını almış bir partinin,
Genel başkanının başına gelenlerle ilgili çok yazıldı, çizildi.
Her şeyin doğal seyrinde geliştiğini söyleyenler,
Buna kendileri de inanmadılar.
Bana göre, Başbakan Davtoğlu hakkında,
Olumsuz hiçbir şey söylenmemiş olsaydı bile
Durum değişmeyecekti.
*
Nedir durum?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ben refik falan anlamam,
Kimi nereye istersem getiririm o da ben ne istersem onu yapar.
Siz bir parti değilsiniz.
Siz benim örgütümsünüz. Dedi.
*
Bu, sıradan bir tek adamlık projesi değil.
Yetkilerin bir elde toplanmasının istenmesinin yanı sıra
Yeni bir rejim işleyişi anlatılıyor burada.
Ve bununla milyonlarca seçmenin iradesini hiçe sayılıyor.
İşin en can alıcı yanı ise
Hiç kimsenin işin bu yanı ile ilgilenmiyor oluşu.
AKP’lilerin konuya bakış açıları,
“O seçmenler zaten Erdoğan’a oy verdi” şeklinde özetlenebilir.
Ama bu bir gerekçe değildir.
Bu düşünce, seçim ve parti kelimelerini yok saymak anlamına gelir.
*
Gelinen nokta gösterdi ki
AKP’nin bir türlü sempatik gösteremediği “Başkanlık”
Bundan böyle“Partili Cumhurbaşkanlığı” olarak yeniden paketlenecek.
Yüzde 49,5 oy almış bir iktidar partisinin başındaki insanın kaderi,
Herkesi düşündürmeli.
Türkiye’de asıl kaldırılmak istenenin, partiler sistemi olduğu anlaşılmalıdır.
*
Tam da bu noktada,
MHP’den söz etmek gerekecek.
MHP ne olacak?
MHP’nin diyeceği sözü kalmadı.
Hepsini başkaları kaptı sanki.
“Çözüm Süreci” karşıtlığı, MHP’nin yıllardır en önemli repertuarıydı.
Süreçten geri dönüş, MHP’yi boşa çıkardı.
MHP kendini hangi araçla, hangi motifle,
Hangi tepkiye oynayarak var edebilecek?
MHP’nin AKP’den farklı durmasını haklı gösterecek gerekçesi yok.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin,
AKP ile ortak gibi hareket ediyor olmasının,
Önemli bir nedeni bu değil mi?