Geçen hafta bu ülkenin bağımsızlık mücadelesinin başladığı, ardından birlik olup büyük bir zaferle, yokluk içinde ama modern dünyaya denk bir ülke haline gelmemizi sağlayan 19 Mayıs 1919 tarihinin 97.yıldönümünü kutladık.
Coşkuyla kutladık demek isterdim ama terör eylemleri olma ihtimali nedeniyle birçok program iptal edildi. Yapılan programlar ise küçük çapta, sessizce yapıldı. Devletin halkının güvenliğini sağlayamıyor olması ve iptal ederek bunu alenen ilan etmesi ne kadar acı.
Çocukluğumu hatırlıyorum. Her milli bayramda tıpkı dini bayramlarda olduğu gibi tertemiz giyinilir, erkenden uyanılır, heyecan içinde kutlamalara katılırdık. Televizyonda kutlama programları uzun uzun gösterilir ve milletimizin tarihine olan bağlılığı vurgulanırdı.
Bugün gelinen nokta ise ‘yarın resmi tatil dur biraz dinleneyim, işlerimi halledeyim, gezip dolaşayım’ bakış açısına sahip yüzlerce insan. Oysa resmi tatilin bir amacı vardır. İnsanlar o günkü aktivitelere katılsın, birlik içinde tarihini hatırlasın diye tatildir.
Bizim milletimiz son dönemde yaşadığı toplu akıl tutulması, vicdan yoksunluğu, bireysel olmakla bencil olmayı karıştırması gibi sebeplerle her şeyi unuttu.
Bir tarihçi olarak kültürel mirasa sahip çıkmanın önemini çok iyi biliyorum. Tarihini, kültürünü bilen ve sahip çıkan bir toplumu hiçbir güç yok edemez.
Ancak bazı kişisel çıkarlar, siyasetler ya da ideolojiler geçmişte olduğu gibi günümüzde de tarihi kullanarak kendilerini meşrulaştırma yolunu benimsediler. Bunun nasıl olduğunu biraz anlatayım.
Tarih boyunca her ideoloji kendisinden hemen öncekini yok sayarak, daha öncekilere methiyeler düzmüş, bu şekilde rüştünü ispat etme yolunu seçmiştir.
Amaç ben bir öncekinden daha iyiyim derken diğer taraftan da insanları bir arada tutmak adına daha önceki ortak tarihle bir ulus bilinci oluşturmaktır.
Dünyanın her yerinde bu böyledir. En kanlı savaşların çıkış sebebi ise tamamen empoze edilen bu yeni bilinçtir. Bu nedenledir ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında UNESCO önderliğinde toplanan uluslararası kurulda, ülke tarihlerinin derslerde işleniş şekline müdahale ederek ortak karar alınmıştır.
Tarih derslerinde başka milletler için ırkçı söylemlere yer verilmemesi, barış yanlısı tarih anlatımı konusunda fikir birliğine varılmıştır. Çünkü Hitler ve Mussolini gibi liderlerin ülkelerinde seçimle başa gelmesinin tek sebebi olarak milliyetçilik akımı görülmüş, tüm dünya bunun bedelini ağır ödemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yazılan tarih kitapları ve Atatürk’ün bizzat yürüttüğü Türk Tarih Tezi çalışmasından bir sonraki yazımda bahsedeceğim. Belki bu sayede araştırmaya ve öğrenmeye karşı bir ilgi uyandırabilirim diye düşünüyorum.
Hepimizin coşkuyla kutlayacağı 19 Mayıs’ları ümitle bekliyorum.