İnsan beyni tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelere rağmen hala büyük ölçüde gizemini koruyor. Bilimin her alanında beynin çalışma prensipleriyle ilgili araştırmalar yapılsa da henüz açıklanamayan bir çok şey var.
Tıp alanı beynin fiziksel yapısından, çalışma prensiplerine, davranış biçimlerimizi etkileyen reaksiyonlarına kadar her yönüyle, sürekli üzerine çalışmaya devam ediyor.
Benim en çok ilgimi çeken kısmı tabii ki insan beyninin psikoloji üzerindeki etkileri. Erikson’un psikososyal gelişim evrelerini belki duymuşsunuzdur.
Kişinin doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerden ve bu evreleri olumlu yada olumsuz geçirmesine göre bir sonraki evrede neler yaşayacağından bahseder.
Objektif olarak okumayı başarabilirseniz hayatınızla ilgili ipuçları ve hatta hangi evrede takılı kaldığınızı bile anlamanız mümkündür.
Kendi yaşım ilerledikçe değişen davranışlarım ve bakış açım, özellikle uzun zamandır tanıdığım insanların değişimlerini gözlemlemeye itti beni.
Etrafımdaki insanların yaşları ilerledikçe umutsuzluk ve bıkkınlık yaşadıklarını görmek, kişinin kendi kendisini,yaşlandığına ikna ettiğini düşündürdü.
Gerçekten de insan yaşlandıkça sosyal hayat ve fiziksel becerilerde düşüş yaşamaya başlamakla beraber içsel bir savaşa giriyor gibi görünüyor.
Aslında hiçbirimiz son günümüzün ne zaman geleceğini bilmiyorken, öğrenilmiş bilgi ile ortalama bir yaş belirliyoruz. Buna göre de bazı şeyler için geç kaldığımızı hatta kaçırdığımızı düşünüyoruz.
Oysa insan nefes almaya devam ettiği sürece baştan başlama gücüne sahip. Yine de az zamanı kaldığı fikriyle, hayat yorgunluğuna kendini teslim ediyor.
Bu nedenle birçok yeni adıma heves duymazken, geçmişle ilgili de yanılsamalar yaşıyor.
Temelde insan beyni, hayatta kalabilmek ve yaşamını sürdürebilmek için kendini olumlamaya ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla bazı anıları hafızasında değiştiriyor.
Bunu ben söylemiyorum. Bilim insanları söylüyor.
Anılar hatırlandığı her seferde biraz daha değişiyor diyorlar. Kişinin hatırladığı anıdaki duygusu ne kadar negatifse o kadar pozitife çevirmeye yatkın oluyormuş.
Yani örneğin suçluluk duyduğu bir anıyı hatırlarken, zamanla o anının içinde olan diğer kişiler yüzünden öyle davranmak zorunda kaldığına dolayısıyla aslında diğerlerinin suçlu olduğuna ikna oluyormuş.
Hal böyle olunca geçmiş üzerine düşünmek ve gelecek için geçmişten referans almak ne kadar doğru bilmiyorum.
Yaş ilerledikçe geçmiş referanslarımız geleceğimizi daha çok etkilemeye başlıyor ama ya hatırladığımızı sandığımız geçmiş tam olarak hatırladığımız gibi değilse?