İnsanlığın ilk şehirleri, ilk devletleri kurduğu günden bu yana yönetim olgusu ve siyaset kavramı mevcuttur. Yani insanlığın var olduğu günden bu yana, biz bilmesek de bir yerde siyaset vardı, yani halkı yönetme, idarecilik vardı.
Siyaset halk için yapılmıştır her zaman, halkın refahı, mutluluğu için yapılmıştır. Ve halkın istekleri doğrultusunda yapılmıştır, halka rağmen değil, halk için, halk istediği için, halkın istediği gibi..
Yoksa yapılan şey dernekçilik olur, kulüpçülük olur. Ki siyasette, siyasi partiler de bir dernek değildir bunu bilmek gerekir.
İdeoloji siyasetin merkezinde vardır. Burada ideoloji, yönetim şeklinin nasıl olduğunu belirlemek içindir. Yani her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi vardır, işte bunu belirleyen ideolojidir.
Tarih boyu siyasi partilerin iki görünüşü olmuştur: ideolojik partiler ve popülist partiler. İdeolojik partiler genelde solda, popülist partiler ise genelde sağda ve liberal siyasi düşüncelerde görülmüştür.
İdeoloji, yani siyasi düşünce ilkeleri varsa, somut öneriler ve somut icraatlar vardır. Eğer yoksa artık halka hoş görünmek için yapılan günlük icraatlar, ilkesiz rüzgarda savrulan siyasi hamleler vardır. Tatsız tuzsuz bir şeydir bu. Ama hep alıcısı olur, çünkü güzel göz boyanır.
Ben siyasetin ideolojik kısmının taraftarıyım, ama halkla beraber bir anlayış kurma niyetindeyim. Çünkü siyaset halk için yapılır, çünkü halkın istedikleri önemsenirse başarılı olunur.
O zaman başarı için, halka ulaşmak; halka ulaşmak için, halkın istediği kadrolar ve liderleri seçmek lazım.
Yani kendi istediğimiz yerel ve ulusal liderleri seçebiliriz, bu da bir seçenek. Ama kendi içimizde, sen, ben, bizim oğlan kalırız.
Oysa bizim halk liderlerine ihtiyacımız var, sorunları çözen, bulundukları yerlere, ülkeye damgasını vuran. Bizim Atatürklere, Ecevitlere, İnönülere ihtiyacımız var, efsane olan. Halkın efsanesi, sevgilisi olan. Bizim efsane il başkanlarına, ilçe başkanlarına, efsane yöneticilere ihtiyacımız var. Bizim efsane belediye başkanlarına, yerel yöneticilere ihtiyacımız var.
Bizim Genel Başkanların başkanlarına, yöneticilerine ihtiyacımız yok. Bizim Genel Başkanların parmakla gösterdiği değil, halkın parmakla gösterdiği yöneticilere ihtiyacımız var.
Bizim halkını ve ülkesini seven, aklı bilgi ile dolu, gönlü sevgi ile bezeli, halk kahramanlarına ihtiyacımız var.
Bizim halkın tümünü kucaklayan özelliklere sahip yönetenlere ihtiyacımız var.
Zira ancak böyle yıkabiliriz diktatörleri, zalimleri, halkı sömürenleri.
Bizim çiftçinin, esnafın, işçinin, memurun, yaşlının, gencin, kadının sorunlarını çözen kadrolara ihtiyacımız var.
Atatürk’ün dediği gibi, “eğer gül yetiştiriyorsan, eline diken batacak, elin kanayacak, başına güneş geçecek, emek vereceksin, sana gül öyle yetiştirilmez böyle yetiştirilir diyenler olacak, bir sürü eleştiri gelecek, ama sen en iyi gülü ben yetiştireceğim diyeceksin ve bu amaç uğrunda her şeyi göze alıp amaca ulaşacaksın”
Bu anlayıştaki siyasete ulaşma ümidiyle, saygılarımla.