Evet, Gülen Cemaati 1970’lerden sonra hep vardı. Her ne kadar, 1980’lerin sonunda çıkış yaptı denilse de, asıl “tepe” zamanı hiç şüphe yok ki AKP ile oldu.
12 Yıllık siyasi birliktelikte, “yeter bu hasret bitsin, dön artık” da dendi, araları bozulmaya başladığında “ne istediniz de vermedik” de.. Acaba neler verilmişti?
Neler verildiğini 15 Temmuz sonrasında gördük değil mi?
Ergenekon, Balyoz davaları oldu, Erdoğan bu davanın Savcısı oldu..
Araları bozuldu, bu davalar “kumpas” oldu.. “Davaların Savcısı” olduğu unutuldu..
KPSS soruları çalındı dedik, Bakanından, Başbakanına herkes açıklamalardan “tatmin” oldu.. Nasıl bir açıklama ise bu kadar tatmin edici?
Biz devleti saran, dini kullanarak ilerleyen, kitleleri mahkum eden bir cemaat var dedikçe, “haşaaa o başka biri, o Hoca Efendi” de denildi..
“Devlete sızma ne demek, devletin sahipleri devlete sızmaz” da dediler..
Hatta “buna kargalar bile güler” de..
Yüksek Yargı, hakimler-savcılar, Komuta Kademesi, bürokrasi, emniyet, Mit, tüm memuriyetlere atamaları ben mi yaptım da şimdi ne yapacağınızı şaşırırlar?
Orduda aydın, vatansever, tam bağımsızlıkçı, liyakatli, başarılı, Atatürkçü ne kadar subay varsa tasfiye edilirken, kimse kusura bakmasın tüm AKP, olanlardan gayet mutluydu. Kimse bizlere inanmıyordu.
Ama ne oldu, bu darbe girişimini biraz da tasfiye etmek istenilen o subaylar engelledi!
Kimse aptal değil, darbe girişimindekilerin birçoğunu bizzat Erdoğan ve Gül atadı. Erdoğan Başbakanken YAŞ ve MGK toplantılarına başkanlık etti, Cumhurbaşkanı oldu atamaları onayladı.
Hükümet Yetkilileri, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Yetkililerinin son darbe girişimini yapanlar ve uzantılarının görevlere gelmesinde imzaları var!
AKP’nin Adalet Bakanı ve bürokratları binlerce hakim ve savcı atamalarını yaptı.
Birçok liyakatli, aydın, pırıl pırıl insanı devlet kademelerine atamadılar, Cemaatten ve kendi çevrelerinden kadro yaptılar yalan mı?
Her zaman söylediğim gibi, yargıda, emniyette, orduda; muhalefete, aydın, Cumhuriyetçi insanlara karşı kullanmak için yarattıkları, göz yumdukları, işlerine yarayan canavar, döndü Frenkeştayna dönüştü.
Daha doğrusu, devleti ele geçirme mücadelesi, bir savaşa dönüştü..
Cumhurbaşkanı kendine yaver dahi seçmeyi beceremiyorken.. Ne bekliyoruz ki?
Ee bunca şey oldu da, hesap veren var mı? Sorumluluk alan?
Ne diyorlar: KANDIRILDIK. Bu kadar kolay mı yahu devlet yönetmek?
Peki, hükümeti kim kandırmadı ki bu güne kadar?
Gülen, Esad, Putin, PKK, AB, ABD, Yargı’daki bazı hakimler, bazı askerler.. Daha yüzlerce olayda sürekli kandırılarak bir devlet yönetilemez değerli ağabeylerim, ablalarım.
Ya da gerçekten merak ediyorum, bizler niye kandırılmıyoruz, ben niye kandırılmıyorum? Çok mu zekiyim, hayır..
Niye hep gerçekleri gören tarafız? Niye hep önceden söyleriz devlete karşı oluşan tehlikeleri?
Niye biliyor musunuz? Çünkü hep bu sözleri rehber alıyoruz:
”Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
“ Üniformalı siyasete asla izin verilmez”
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
“Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.”
Sözüm ona, daha düne kadar, yarışmaya çalışılan insanın kalibresi bu iken, Atatürk kandırılmayı bırakın aslında kandırılmasın diye bugün için bile Cumhurbaşkanını uyarıyordu.
Kaldı ki, “iki ayyaş” deniyordu ama demek ki Erdoğan, burnunun ucundaki yaverini görmeyecek kadar sarhoş olmuş haberi yoktu..
Şimdi görüyorum ki, -ama yalandan ama gerçek – Atatürk rehber olmuş herkese, en nihayetinde.. Buna da seviniyorum aslında fotoğraflarını görünce..
Gelinen bu noktada her şey açıklanmalı, “ne istediler de vermedik” sözünün içeriği, neler verildiği bilinirse, ülkemiz için tehlikenin boyutu da anlaşılır!
“Eğitimle uğraşıyorlar dedik, öyle dedik, böyle dedik” teki, “öyle dedik, böyle dedik” ne söylenmeli. Bir müddet “işimize geldi” de diyebilirler, ama ülkenin selameti için bunlar mutlaka açıklanmalı.
KANDIRILDIK demekle bitirilemez bu konu.
“40 yıldır varlar bunlar” deyip AKP yöneticilerinin kendi dönemleri dışına bu olayı atmaları ile de bitmez bu olay.
Bir muhatap bulmamız lazım, bir sorumlu..
Yoksa bundan sonra herhangi bir kimseye ne suçlama yapılırsa yapılsın, denilebilir ki kandırıldım, isterseniz ahmak deyin bana kandırıldım deyin.
Son olarak, yitip giden bu kadar vatandaşımız, geçirilen bu kadar kötü günler varken, hala ülkenin doğusunda terör nedeniyle şehitler gelirken, demokrasi nöbetlerini eğlenceye çeviren bazı belediye yöneticilerini de halkın vicdanına bırakıyorum.