Empati sözlükte; duygudaşlık, duyumsama, eş duyum olarak tanımlanır.
Psikoloji biliminde ise açıklaması, duygusal zekanın temel öğesidir. İnsan benliğinin diğer kişilerle kurduğu bağlantıdır.
Başkalarının duygularını paylaşmayı ve davranışları arkasındaki motivasyonu anlamayı sağlar.
Temelde insan, empati kurarak toplum içinde davranışlarını belirler.
Ancak bu bir yetenektir. Empatiden yoksun birçok insan olduğu da gerçektir.
Bu yeteneğe sahip olan insanlar, başka varlıkların acılarını paylaşabilir.
Dahası başkalarının duygularını gözeterek davranma becerisine sahiptir.
Hayatın getirdikleri karşısında, durdukları yeri belirlerken önceliği kendi çıkarı olmaz, çoğunluğun faydasına olmasını ya da en azından kimsenin zarar görmemesini önceler.
Buradaki ‘kimse’ sadece insan değildir. Yaşamın içindeki her varlık için aynı imtinayı gösterir.
İnsanların empati duygusu ya da becerisinin gelişebilmesi için kendisine de empati ile yaklaşılması gerekir. Aksi durumda insan beyni hayatta kalma içgüdüsü ile kişiyi bencilliğe yönlendirir.
Toplumların empat olabilmesi ise hukuk ile sağlanmak zorundadır.
Haksızlığa uğrayan kişi için hukuki güvence olmadığında, haksızlık yapmayı önemsemez hale gelmesi kaçınılmazdır.
Bizim toplumumuz empati konusunda yetenekli ve tecrübeli bir toplumdu.
Son dönemlerde her gün, her yerden duyduğumuz ve gördüğümüz haberlere bakacak olursak, bu becerimizi her geçen gün kaybediyoruz. Biraz durup düşünmek gerekiyor.
Neden?
Toplumların bir arada güven içinde yaşamasının teminatı olan adaletin kaybı yada adalete olan güvenin yıkımı sebep olabilir mi?
Adalete olan güvenin sarsılması, sonunda buna sebep olanlar da dahil herkes için felaket olur. Bu kaçınılmazdır.