Toplumlar bazen büyük dönüşümleri yüksek sesle, büyük figürlerle yaşar.
Bazen de sessizce, mütevazı insanların varlığıyla şekillenir.
İsimsiz kahramanlar deriz onlara.
Alkış peşinde koşmazlar, kürsülerden konuşmazlar ama yaşarken etraflarına adalet, dürüstlük ve güven yayarlar.
Onlardan birini daha kaybettik geçtiğimiz günlerde.
Hayatını adil olmaya, haklının yanında durmaya ve emeğin kutsallığına adamış bir insanı uğurladık.
*
Onun gibi insanlar yaşarken çok fazla görünmez, ama yoklukları hissedilir.
Çünkü geriye boşluğu kolay dolmayan bir vicdan mirası bırakırlar.
Onlardan biriydi Halil Varyemez.
Yaşamı boyunca doğruları oldu ve onlarla hareket etti.
Toplumsal meseleleri yalnızca haberlerde değil, hayatın tam içinde yaşadı.
Kalabalıklara hitap etmese de, vicdanlara dokunmayı başardı.
*
Böyle insanların ortak özelliği, hayatta kaybetmekten korkmamalarıdır.
Onlar için mesele, ne kadar kazandıkları değil, ne kadar doğru kaldıklarıdır.
O yüzden çoğu zaman zor yolu seçerler.
Ama geriye dönüp baktığınızda, en sağlam izler de onların ayak izleridir.
*
Dürüstlük, günümüzde nadir bulunan bir erdem haline geldi.
Oysa bir toplumun gerçek gücü, bireylerinin ne kadar dürüst olduğuyla ölçülür.
Adalet duygusu da böyledir. Sadece mahkeme salonlarında değil, günlük hayatın içinde de yaşatılmalıdır.
Ve samimiyet… Belki de en çok eksikliğini hissettiğimiz şey.
Söylenen söz ile hissedilen duygunun aynı olduğu hal.
Halil Varyemez böyleydi.
Kimi zaman bir meydanda, kimi zaman bir köy kahvesinde, kimi zaman da bir dost meclisinde konuşurken yüzüne ve sesine yansıyan o saflığı unutmam mümkün değil.
Bu yüzden, Halil Varyemez’i severken ve anarken aslında bir kişiyi değil, bir duruşu, bir hayat anlayışını seviyor ve anıyoruz.
Dürüstlüğünü, samimiyetini ve temizliğini özleyecek, anılarımızda yaşatacağız