“Bir şeyler anlat da dinleyelim”
Diye başladı.
Sonra dikti gözlerini gözlerime.
Dinlemeye, anlamaya, öğrenmeye hazır bir insanın, merak içindeki hali vardı.
"Anlat da ne anlatırsan anlat " anlamı taşıyan bu cümle karşında,
Çok şaşırdım.
Bu durumda konuşmak zor geldi.
Bu bir öğrencinin "Ne biliyorsan anlat" diyen öğretmeni karşısındaki çaresizliğini hatırladım.
*
Böyle bir talep sonrasında,
Anlatmaya başlayabilenler,
Bu konuda kendine güvenenler var mıdır bilmiyorum.
Her ne kadar geniş bir konuşma alanı verilmiş gibi görünse de
Tedirgin edici bir durum.
Anlattıklarının ne kadarının anlaşıldığını,
Ne kadarının ilgi gördüğünü anlamaya çalışmak,
Bu nedenle zaman zaman duraksamak,
Dinleyenin davranışlarından sonuçlar çıkarmaya çalışmak.
Hatta "Beni dinlemiyor musun sen?" diye uyarmak zorunda kalmak.
Ben, her konuda bir şeyler söyleme alışkanlığı olanların bile
Böyle bir durumda zorlanacaklarını düşünüyorum.
*
" Bir şeyler anlat da dinleyelim" diyen insanlar artık çok az.
Günümüz insanı daha çok anlatmaktan yana.
Bu bazen o kadar abartılıyor ki,
Bir şekil de başladığı konuşmasını,
Uyarmadan kesmek mümkün olmuyor.
Yani insanımız dinlemek istemiyor,
Kendisini dinleyecek insan arıyor.
Bunun nedeni her konuyu çok biliyor olması mı?
Yoksa konuşacak kimse bulamaması mı bilmiyorum.
"Sohbetine doyum olmuyor" dediklerimiz ya çok azaldı ya da bizler,
"Ben sohbete sohbet demem ben konuşmadıkça" diyoruz.
*
Ben deyince aklıma geldi.
Bir başka özelliğimiz de cümlelerimizin ben ile başlayıp ben ile bitmesi.
Bu tarz da bizim için yeni.
Biz önceden böyle konuşmazdık.
Tamamen kendimizle ilgili bir konuda bile biz diye girerdik söze.
Belki de öğretmenler, ‘şunu anlat’ yerine ‘ hadi anlat’ demeliler.
O zaman öğrencinin, hem ne anlatabildiğini görürler,
Hem de öğrenciler, kendilerini dinlemeye hazır bir öğretmeni,
Daha kolay severler diye düşünüyorum.
Sadece öğretmenler için değil önerim.
Herkes için.
Herkes konuşmalı mutlaka ama
Dinlemek de çok güzel.