Geçen hafta birkaç telefon aldım.
Mahallelerde ekmek satan bakkallardı arayanlar.
Anlattıklarına göre,
Birileri kendilerini ziyaret etmiş,
Yesaş ekmeği satmalarını istemişler.
Rica etmemişler, bildiğiniz aba altından sopa göstermişler.
Vatandaşın yaşadığı endişenin de asıl nedeni bu olmuş.
Bizim çalıştığımız fırınlara borcumuz var,
Falan demişlerse de ikna edememişler.
*
Konuyu, geçmiş dönelerde meclis üyeliği yapmış kişilerle görüştüm.
Bazıları son derece doğal sayarken, bazıları, yanlış buldu.
Doğal sayanlar, geçmişten bu yana, her dönemde yapılan bir uygulama olduğunu belirtirken,
Yanlış olduğunu söyleyenler,
Rekabetin fiyat ve kaliteyle olacağını belirtip
Ben belediye fırınıyım, benim ekmeğimi satacaksın,
Anlayışını, dayatma olarak nitelediler.
*
Benim ekmeğimi satacaksınız, demek,
Neden? Sorusuna cevap verilmesini gerektirir.
Ben belediye fırınıyım. Demek ise soruya cevap değil meydan okumadır.
Bu sorunun cevapları arasında;
Benim ekmeğimin şu özellikleri var.
Benim ürettiğim ekmek hem kaliteli,
Hem de piyasa fiyatlarından şu kadar ucuz.
Vatandaşın kaliteli ve ucuz ekmek tüketmesini istiyoruz.
Ve bu nedenle de desteğinizi bekliyoruz.
Şeklinde açıklamalar olsaydı, talep haklı ve anlaşılır olabilirdi.
Ve de talep etmeye bile ihtiyaç duyulmadan,
Her noktada satılması sağlanabilirdi.
*
Yenişehir insanına, ucuz ve kaliteli ekmek üretmek için kurulmuş Yesaş,
Uzun zaman önce bu amacından uzaklaştı.
Ekmek üretmenin dışında, her iş yapar oldu.
Ekmek zammında ise belediye fırını olduğunu da unuttu.
Yenişehir’de hizmet veren diğer fırınlara uydu.
*
Anlaşılan o ki Yesaş’ın sorunları var.
Ekmek satamıyor
Çözümü, kaliteli ve ucuz ekmekte araması gerekirken
Ekmek satan esnafa baskı yapmaya çalışıyor.
Ve yanlış yapıyor.
Sorunun çözümü sanılan yöntem, sadece sorun üretir.
*
Konuyu, Kuzey Kafkasyalı ünlü Avar şair Resul Hamzatoviç’in mısralarıyla bitireyim.
Ne deliyim ne körüm
Ne sağırım ne sayrı
Mutluyum kısacası
Ve hiçbir şey istediğim yok
Senden felek
Ama yine de
Ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı