Mis gibi bir eylül günü… Hava ne sıcak ne soğuk. Sahilde yürüyorum. Güneş batmak üzere. Gökyüzü turunculu pembeli, denize yansıyor. Karşıda görünen dağlar mor. Çocuklar bisikletlerine biniyor neşeli, çocukların kimileri de "scooter" adlı şu tek ayakla sürülen oyuncağa biniyor. Ne kadar eğleniyorlar onunla böyle! Neşeleniyorum. Boş bir bank kestiriyorum gözüme. Adımlarımı hızlandırıp varıyorum oraya, oturuyorum banka. Güzel bir akşamüstü…
Bir anne ve iki yaşında olduğunu tahmin ettiğim çocuğu var tam karşımda. Scooter sürüyor çocuk yavaş yavaş, annesi ondan birkaç adım geride. Altı ya da yedi yaşında olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk ilişiyor gözüme, çocuk yalnız. Deniz kenarındaki taşlara oturmuş. Elinde bir şeyler var, mendil satıyor galiba. O anneyi ve çocuğu izliyor, daha doğrusu scooter adlı o oyuncağı izliyor yüzünde bir tebessümle. Kalkıyor çocuk, onların arkasından gidiyor, onlara yaklaşınca yine oturuyor. İzlemeye devam ediyor. Belli ki scooter hayali kuruyor. Çocuk en sonunda cesaret edip "Abla, bir kere binebilir miyim?" diyor scooter sahibi çocuğun annesine.
Üç olasılık var bu durumda. İlkinde "scooter"a sahip olan çocuğun annesi hiç tanımadığı o küçük çocuğa "scooter"ı ödünç verir ve çocuk bir dakika kadar kısa bir sürede oyuncağı sahibine iade eder. İkinci olasılıkta anne bu soruyu duymazdan gelir ve kendi çocuğu ile ilgilenmeye devam eder. Üçüncü ihtimalde ise "scooter"a binmek için izin isteyen çocuk ona bindiği gibi geri gelmemek üzere hızlıca uzaklaşır. Buradaki en iyi ihtimal hangisi peki? İlki mi? Peki ilk ihtimal gerçekten iyi mi? İçinize sindi mi?
İyi olmadığını bildiğimiz hâlde bize sunulanların içinden "kötünün iyisi"nden yana tercihte bulunmak en büyük sorunlarımızdan biri bence. Neden gerçekten "iyi" olanı bulmak, inşa etmek adına hiçbir şey yapmıyoruz?