Çoğu, kendi içimizde büyüttüğümüz korkular bunlar.
Kimseye ihtiyaç duymadan, her şeyden ve herkesten korkuyoruz.
“Bizim başımıza gelmez ”derken bile başkalarının başına gelenlerden korkar olduk.
Korkmaktan korkar hale geldik.
*
Kendi korkularımızı örgütlüyor, korkularımızı paylaşıyoruz.
Bazen, korkutmaya çalışanların, çabası olmadan sürüyor korkularımız.
Bir de onların kattıkları var korku listemizde.
Konuşma, karışma kaytarma diyenlerden sonra.
Düşünme, sorgulama itiraz etme diyenlerin öğütledikleri var kafamızda.
*
Bunlarla da sınırlı değil korkularımız.
Bizler, her yaşta, her şeyden korkar olduk.
Artarak sürüyor korkularımız.
Neden korktuğumuzu bilmeden çoğu zaman.
*
Sevmekten, sevilmekten korkuyoruz.
Düşünmekten, konuşmaktan korkuyoruz.
Duygularımızı ifade etmekten korkuyoruz.
Yaşlanmaktan, unutulmaktan ve ölmekten korkuyoruz.
En çok da hayata ve yaşananlara, müdahil olmaktan korkuyoruz.
“Herkesle dost herkesle arkadaş” tavrımızın gerçek nedeni de korkularımız.
Bu nedenle doğruları konuşamıyor, doğrudan yana tavır alamıyoruz.
Bu nedenle tepki veremiyor, kendimizi, çaresiz ve işe yaramaz hissediyoruz.
*
Hayatımızın her alanında otoriteden, dertsiz başımızı derde sokmaktan korkuyoruz.
Güç ve güçlü ile ilişkimizin temelinde de korkularımız var.
Yaşam felsefemiz, kimseyle çelişmemek ama tercihimiz güç ve güçlüden yana.
Güçlü lehine, güçten yana oluşumuzun nedeni korkularımız.
Aslında biliyoruz, korkunun çaresizlik olduğunu ve korkuyla yaşanmayacağını
-Nietzsche’nin dediği gibi “Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin.”