AKP iktidarı çatırdıyor. Haziran halk ayaklanması ile sarsılan siyasi iktidar, dış politikadaki ağır yenilgilerle dış desteğini de kaybetti. AKP iktidarının güç kaybettiğini gören emperyalist güçler kendi denetimlerini yitirmemek için “işi bitti deliğe süpürdük” senaryosunu devreye soktular.
Türkiye’de 60 yıldır egemen kılınmaya çalışılan “her şeyi belirlemeye muktedir tek gücün ABD” olduğu konusundaki yaygın kanıyı zedelememek adına dış güçler tekrar devreye girdi. Ancak bu işi yaparken bile ihtiyatı elden bırakmıyorlar. Olaya AKP-Cemaat çatışması süsü veriyorlar. Böylece bir yandan tamamen kendi denetimlerindeki cemaati “yolsuzluklarla savaşan adalet savaşçıları” imajı ile parlatırken, diğer yandan cemaatin gücünü abartarak yeni iktidar arayışlarında cemaatin kaçınılmaz ortak olacağı düşüncesini sağlamlaştırıyorlar.
Bu düşünceyi güçlendirirken de her şeyin kendi bilgileri çerçevesinde yürümesi için sopa sallıyorlar.
Son yıllarda devlet yağmalanırken o kadar pervasız davranılmış ki, bu yağmayı ortaya çıkarmak için çok büyük güçlere sahip olmaya da gerek yokmuş.
Yokmuş ama iddia edilen yolsuzlukların açığa çıkarılmasında kullanılan yöntemler, teknoloji ve istihbarat desteği bu işin cemaatin boyutlarını çok aştığını gösteriyor. Bunu en iyi bilen kişi de RTE olduğu için İsrail adını daha açık kullansa da belli belirsiz ABD’yi işaret ediyor. ABD’nin Ankara Büyükelçisini hedef alıyor gibi yapıp “istenmeyen adam” ilan etmeye de cesaret edemiyor.
RTE bu yapıyı en iyi bilen kişi. 11 yıldır Cumhuriyetin kazanımlarını yıkma konusunda devlet içinde mevzilenmiş güçlerin nelere kadir olduğunu çok iyi biliyor. Cemaatin gücünün koskoca Türk Silahlı Kuvvetlerini yıkmaya yetemeyeceğini, ABD desteği olmadan bunun başarılamayacağını biliyor.
Gönüllü olarak BOP Eş-başkanlığını üstlenen RTE, ABD’nin kullan-at politikasını da çok iyi biliyor. Sadece Orta-doğuda yakın zamanda kullanılıp atılan “lider” örnekleri hafızalarda canlılığını koruyor. Zaten bunu çok iyi bildiği içindir ki yıllar önce ABD’ye gönderdiği mutemet adamları “deliğe süpürmeyin, kullanın” diyerek efendilerine yalvarmışlardı.
Yolsuzluklar o kadar yaygınlaşmış, ayağa düşmüş ki, yakalanmayacaklarına dair duydukları güven nedeniyle çok fazla açık vermişler. Ancak yaygın basında pek fazla yer almayan bilgilere göre sadece çok büyük istihbarat güçlerince elde edilebilecek bilgilerin ucu gösterilerek iktidar tehdit ediliyor. Demek isteniyor ki “sadece yolsuzlukları değil başka işlerini de biliyoruz”. “Uluslararası terörist” damgası ile aranan Yasin El Kadı’nın kaç kez sahte kimlikle Türkiye’ye giriş yaptığı, bu girişlerinden birinde geçirdiği kaza nedeniyle yakalanma tehlikesi yaşadığı, RTE’nin oğlu tarafından korunduğu ve bu bilgiye sahip oldukları şantajı da piyasaya sürülüyor.
Arkasında büyük bir güç olmadan içinde bulunduğumuz dönemde hiç bir savcı RTE’nin oğluna kadar uzanan bir operasyon başlatamaz.
Arkasında büyük bir güç olmadan hiçbir bakan Başbakanı “her şeyi O’nun talimatları ile yaptım” diyerek tehdit edemez. İstifasını isteyemez.
Yıllardır şimdi kendilerine saldıranlarla birlikte Cumhuriyet değerlerine saldıranlar şimdi yok ettiklerinden imdat istiyor.
Birileri de bu tablodan kendileri için iktidar seçeneği çıkarmaya çabalıyor.
Bu tablodan iktidar seçeneği ancak geniş halk yığınları ile birleşerek çıkar. Şişirilmiş cemaat gücünü güç zannederek onlarla birlikte iktidar olma planları, bu planları yapanları da tüketir. Efendilerine hizmette kusur ettikleri gün onarı da “deliğe süpürürler”
Türkiye emperyalizmin kendisine çizdiği sınırların dışına çıkabildiği anda, yolsuzluklardan da karanlıktan da, cemaatten de kurtulabilecektir.
İktidar seçeneği ABD başkentinde değil Ankara’da. İşte bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk 94 yıl önce bugün (27 Aralık 1919) Ankara’yı karargah olarak seçti.
Bugün Atatürk’ün partisini yönettiğini söyleyenler Ankara gerçeğini unutmuş görünüyor.
Bugün Ankara ve Washington seçenekleri arasında bocalama günü değildir. Washington seçeneği yoktur. Tek gerçek çözüm vardır. O da Ankara’dadır.
Yorumlar kapalı.