Babalar gününde aykırı bir öykü

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

-Baba! Yaşlandın artık. Bir ayağın çukurda, öbür ayağın da çukurun hemen kenarında. Gözlerin pek iyi göremiyor, kulakların şimdilik fena değil ama pek yakında onlar da duymayacak.

Biz diyoruz ki henüz ölmeden şu malları mülkleri, bankadaki paraları bizlere paylaştırsan nasıl olur? İyi olmaz mı? Bence çok iyi olur. Ölmeden hayır duamızı alırsın.

   Bu yaştan sonra parayı ne yapacaksın, malı ne yapacaksın? Yetmişinden sonra tekrar evlenip malımıza ve paramıza yabancı bir kadını ortak etmeyi düşünmüyorsun değil mi?

   Annem, öteki dünyada seni bekliyor. Her gece rüyama girip seni soruyor. “Gelsin artık!” diyor. “Onu çok özledim!” diyor.“O Safinaz karısından da uzak dursun, ona yüz vermesin, astar vermesin, mal vermesin, para vermesin, pul vermesin!” diyor.

   -Bak evladım! Atalarımız: “Ölüm hak miras helal”. demişler. “Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana.”diyerek sizleri de uyarmışlar. Ben atalarımızı dinleyeceğim. Ben göçünceye kadar beklemenizi rica ediyorum. Şunun şurasında bir iki yılım ya var ya yok. Sabırlı olun. Bu konuyu bir daha açmayın; kırmayalım, kırılmayalım.

İki yıl sonra:

-Babam bu gece de ölmedi. Horlayıp durdu, çişe kalkıp durdu, öksürüp durdu. Ahlamadı bile, vahlamadı bile! Ne eğiliyor ne bükülüyor. Kefen bile almadı, mezar yerini bile ayırtmadı. Yaşlanacağı yerde daha da gençleşiyor, üzüleceği yerde gülüyor…

   Bu adamın öleceği yok. Bir şeyler yapalım. Sevgili karıcığım, sevgili kız kardeşim, sevgili eniştem sizin aklınıza bir çare geliyor mu?

   -Kayınçocuğum benim aklıma bir şey geliyor ama söylesem mi söylemesem mi diye karar veremiyorum.

   – Söyle enişte söyle. Ben borca battım. Karım:“Evi terk edeceğim, babamın yanına gideceğim.” diye zırlıyor. Ablacığım kuaföre gidemiyor, sen arabanı değiştiremiyorsun. Söyle şu çareyi de kurtulalım.

   – Peki, söylüyorum ama kızmak yok tamam mı? Babamızı zehirlemeye ne dersiniz?

   – Zehirlemek mi! İşte o olmaz. Birisi ihbar ederse yanarız. Vallahi billahi topumuzu içeri atarlar. Adımız gazetelerde çıkar, televizyoncular buraya üşüşür, herkese rezil oluruz. Hem sonra el alem ne der. Vicdanımız, merhametimiz, dinimiz, imanımız ne der? Bizi bu köyde yaşatırlar mı?

-Aslında kocamın söylediğini yapmamız gerekir. Babamın öleceği yok, zındık gibi. Baksana saçları bile ağarmadı. Kulakları bizden daha iyi duyuyor, gözleri bizden daha iyi görüyor, elleri bizden daha güçlü.Baksanıza, dimdik yürüyor, her gün saatlerce yürüyor. Nereye gidiyor, ne yapıyor bilen yok. Bu adam ölmez, biz daha çok bekleriz. Gel bizi dinle de eniştenin dediğini yapalım. Zehri yavaş yavaş veririz o da yavaş yavaş ölür. Kimse şüphelenmez.

-Hele bu akşamı da bekleyelim; bu akşam da ölmezse eniştemin dediğini yaparız ama baştan söyleyeyim: ben zehir falan bulamam, bulsam bile ona verecek param yok. 

-Bir dakika kayınço! Bu iş galiba bu akşam olacak. Haydi hayırlısı! Bakın, dinleyin. Siz horlama sesi duyuyor musunuz? Ben duymuyorum.

-Biz de duymuyoruz enişte. Aslan babacığım! Haydi bitir şu işi. Herkesin işi gücü var. Kuaför bekliyor, otomobiller bekliyor, alacaklılar bekliyor. Cenazeyi de şöyle masrafsız bir şekilde kaldırabilirsek ne iyi olur.

-Evet!Babam bu işi ya halletti ya da halletmek üzere; ses yok, horultu yok, öksürük yok; çişe de kalkmadı. Bu iş tamam kardeşler. Şöyle bir iki saat daha bekleyelim sonra odasına girer durumu öğreniriz.

   …

-Abi kalk! Üçümüz de uyuya kalmışız; neredeyse sabah olmuş. Babadan ses yok, horultu yok. Gidip bir bakalım mı?

-Siz gidin; ben ölü görmeye dayanamam, kim bilir nasıl sararmıştır, nasıl kararmıştır, belki de altını ıslatmıştır.

-Tamam kardeşim tamam! Biz enişteyle gider bakarız. Sen burada bekle. Ses de yok horultu da. O zaman bitti bu iş.

-Yok! Ortada babam yok, babamın cesedi yok, pantolonu yok, gömleği yok, kravatı yok, şapkası yok, çantası da yok. Şu işe bak bu adam öldü de uçtu mu yoksa göçtü mü yoksa? Biz şimdi millete ne diyeceğiz, komşulara ne diyeceğiz, imama ne diyeceğiz, muhtara ne diyeceğiz? Baba dün gece öldü ve uçup gitti desek bize kim inanır?

-Kapı çalınıyor Abi! Sabahın köründe bu hayra alamet değil. Babam geceyi dışarda geçirmiş olmasın! Öyle salak salak yüzüme bakma! Aç kapıyı da kimmiş öğrenelim.

-Bekçi Rıza bu:

-Hayırdır bekçi! Sabahın köründe kapımıza dayandın. Kötü bir şey mi oldu?

-Vallahi kötü mü iyi mi bilemem. İki saat önce sizin ihtiyarı gördüm. Giyinmiş kuşanmış, damat gibi olmuş, elinde de bir çanta vardı. Tren istasyonuna doğru gidiyorlardı.

-Gidiyorlardı da ne demek? Yalnız değil miydi, hasta gibi değil miydi, ölecek gibi değil miydi? Çanta siyah mıydı, dolu muydu boş muydu?

-Yalnız değildi, hasta değildi, ölecek gibi değildi, çok neşeliydi, çok mutluydu. Yanında da Safinaz vardı!

 

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Babalar gününde aykırı bir öykü
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.