İnsanları özgürleştiren düşünceler genellikle duymak istemediklerimizdir.
Düşünmektense ölmeyi tercih eden beyinsizler bu ayrıntıyı algılayamazlar. Onlar “deh” deyince gider “çüş” deyince dururlar.
Gökyüzüne bakamadıkları için suratları kirlidir. Kibirli, duygusuz ve inatçıdırlar. Dünyayı düşüncelerin yönettiğini anlamayan ahmaklar her şeyi bilirler. Bunlar boş inançların esiri olmuşlardır.
Bilgi çağında cahil kalmayı başaran bu kafasızlarla oyalanmayın ve tartışmayın çünkü onlar saldırmadan konuşamazlar.
Ufukları küçük ama kinleri büyüktür, düşünenleri vururlar. Onlara göre çobanlarının dışındaki her şey kurttur. “ Kula Minnet Eylemem” kitabından
——————————-
Samimiyetinizi Yitirmeyin, Samimiyetsizleri Yitirin
İnsanlar bizi söz ve davranışlarımızla tanırlar. Söz ve davranışlarımızda güçlü bir samimiyet yoksa onlar üzerinde etkili olamayız. Samimi bir yürekle beslenmeyen sözler gürültüden ibarettir. Söze güç ve inandırıcılık veren yürekten gelmesidir.
Goethe, “Sözler yürekten gelmedikçe hiçbir zaman insanı dost yapamaz,”der.
Samimiyet, yüreklerin konuştuğu bir dildir. Sözler yürekten akıyorsa yüreklere akar. Sadece ağızdan çıkan sözler bir kulaktan girer diğer kulaktan çıkar.
Davanıza bir insan kazandırmak istiyorsanız önce onu samimi olduğunuza inandırmanız gerekir çünkü et etkili güç samimiyettir. Bir şeye samimiyetle inanan insan, yalnızca çıkarları doğrultusunda ilerleyen bin kişiye bedeldir.
Konuşan kişi, söylediklerine içtenlikle inanıyorsa ve aynı içtenlikle anlatıyorsa o kişi taştan mavi çimen çıkardığını bile söylese kendisine inanacak kişiler bulabilir.
Samimiyet yürekleri ısıtır. Mükemmel olmasanız da olur, yeter ki samimi olun. Gülüşünde samimiyet olan bir insan dosttur. Samimiyet iç güzelliği ve dürüstlüktür.
Samimiyet, güvenilir bir insan olmaktır. Samimi insan, sıktığı ele yüreğini katar. Karşısındakinin açığını aramaz. Alçak gönüllüdür. Olduğu gibi görünür ya da göründüğü gibi olur. Gözlerdeki samimiyete paha biçilemez.
Samimiyetin yarar yerine zarar getirdiğini düşünenler de vardır.
L. Tieck, “Az samimiyet tehlikelidir, çok samimiyet çok tehlikelidir.”der. Shakspeare de “ Samimi olun ama laubali olmayın.” diye uyarır.
Samimiyet konusuna sorgulayıcı bir yaklaşım sergileyenlerden biri de Mehmet Akif’tir. Şöyle der: “İnsanların samimiyetine inanmayın. Cennet vaat etmeseydi eğer Allah’a bile secde etmezlerdi.”
İnsanları yoran, olumsuz düşünmelerine yol açan samimiyet değil, samimiyetsiz samimilerdir. Bu sahtekârların bile bizlerin samimiyetlerine gereksinimleri vardır.
Yanlış kişiden samimiyet beklerseniz kırılırsınız. Eğer güçlüyseniz Ts. Eliot’un yöntemini kullanabilirsiniz. Eliot şöyle diyor:” Eğer bir kişinin samimi olmadığını fark edersem bunu ona belli etmem. Gözümde daha ne kadar küçülebileceğini seyrederim.”
Samimiyetsizlikten yakınanlardan bir de Nazım ustadır. “Dili süslü, yürekleri boş insanlardan boğuldum .”der.
Tolstoy da samimiyet konusunda mesafeli duranlardandır. Ona göre ”İnsanların birbirlerini çok tanıması da az tanıması gibi içten olmalarını engeller.”
Samimiyet taklidi yapanlardan korkun! Samimiyet taklidi yapabilen bir kişi diğer her şeyin taklidini yapabilir.
Bazıları samimiyeti saygısızlık sayar. Siz onlara aldırmayın. İçinizden geldiği gibi davranın. Kimi rahatsız ediyorsa etsin, kim ne düşünüyorsa düşünsün.
Samimiyeti yitirmek güç yitirmektir. Samimiyetinizi yitirmeyin, samimiyetsizleri yitirin.
“Gölge Etme Başka İhsan İstemem” kitabından