Ölümün çaresi yok ama ölümden başka her şeyin çaresi var.
Yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, haksızlıklarla, din sömürücülüğüyle, ırkçılıkla, adaletsizliklerle, doğayı katledenlerle mücadele etmenin çaresi var.
Kadın cinayetlerini önlemenin, çocuklara yapılan cinsel istismarları durdurmanın, faili meçhul cinayetleri ortaya çıkarmanın, katilleri cezalandırmanın, trafik magandalarından kurtulmanın çaresi var.
Rantçılarla, gericilerle, bölücülerle, ayrımcılarla, terörle, rüşvet alanlarla ve verenlerle, küfürbazlarla, bilgi kirliliği oluşturmak için uğraşan trollerle, enflasyonla, stokçularla mücadele etmenin çaresi var.
Aşırı nüfus artışını durdurmanın, mültecileri ait oldukları ülkelere göndermenin, üretimi artırmanın, çevre kirliliğini, hava kirliliğini ve gürültü kirliliğini azaltmanın, betonlaşmayı önlemenin çaresi var.
İşsizliği azaltmanın, beyin göçünü önlemenin, liyakatsiz yandaşların yol açtığı zararları durdurmanın, uyuşturucu ticareti ile mücadele etmenin, ülkemizi gri listeden çıkarmanın, siyasi zorbalıklardan kurtulmanın çaresi var.
Demokrasiyi tüm kurumlarıyla yeniden kurmanın, cumhuriyetimizin yaralarını sarmanın, gazetecilere, bilim insanlarına, sanatçılara, muhaliflere yapılan saldırıları önlemenin, düşünce ve ifade özgürlüğünü yeniden sağlamanın çaresi var.
Yedi düvelle savaşarak kurulmuş şu güzel ülkemin durumuna bakın!
Hayat pahalılığı kahredici boyutlara ulaştı. Çocuklarımız ve gençlerimiz uyuşturucu baronlarının pençesi altında. Suçu işleyenler değil suçu duyuranlar cezalandırılıyor. Kadına yönelik şiddet ve çocuklara yönelik cinsel istismarlar önlenemiyor.
Siyasilerin şiddet dili, kışkırtıcı konuşmaları, amaca ulaşmak için her türlü yolu mübah sayan hırsları, meclisteki tetikçilerin kaba kuvvet gösterileri toplumsal barışımıza ve huzurumuza darbe vuruyor.
Bu çirkefliklerin ve çöküntünün sorumlusu kimdir? diye sorsam halkımızın büyük bir bölümü: “Siyasal iktidardır.” şeklinde yanıt verecektir. Peki, bürokratlar çok mu masum?
Bu ülke, siyasilerin karşısında cübbesini iliklemeye çalışan bir üst düzey yargıç gördü.
Bana göre, ülkemizin bu duruma düşmesinin en büyük sorumlusu bürokratlardır. Özellikle üst düzey bürokratlar ve üst düzey yargı mensupları çıkarları için iktidarın çarpık uygulamalarına boyun eğmeselerdi bu acıları yaşamazdık.
Kendilerine sorarsanız hemen şöyle söyleyecekler: “Efendim, biz emir kuluyuz!” İşte en büyük yalan budur. İktidarın hukuksuz uygulamaları karşısında direnemediler, dik duramadılar, sürgüne gönderilmeyi göze alamadılar.
Kendilerinin ve yakınlarının çıkarları içinya da daha üst bir makama gelebilmek için görmediler, duymadılar, bilmediler.