1980 darbesinde 1 milyon insanımız gözaltına alındı. 230 bin kişi yargılandı. 517 kişiye idam cezası verildi. 50 kişi idam edildi. 24 bin dernek kapatıldı.
Yüzlerce hatta binlerce bilim insanımız, sanatçımız, gazetecimiz ve eğitimcimiz doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldılar.
Yaşar Kemal’in dediği gibi: “O iyi insanlar o güzel atlarına bindiler ve çekip gittiler.”
80 darbesi yaşam tarzımızı, değerlerimizi, dilimiz ve kültürümüzü olumsuz yönde değiştirdi. Düğmesine basılınca konuşan ama ne dediği pek anlaşılmayan makinelere benzedik.
Üretmeden tüketmeye, henüz kazanmadığımız parayı harcayamaya başladık. Paylaşmayı sevmeyen, kibirli, açgözlü, hırslı ve duyarsız bir insan olduk.
İdeallerimizden, kendimiz olmaktan, düşünmekten, sorup sorgulamaktan, özgürlük taleplerimizden vazgeçtik. Sorumluluk almaktan ve tepki göstermekten korkuyoruz.
Hayallerimiz, ideallerimiz ve duruşumuz yok. Başkalarının ağzıyla konuşuyoruz, başkalarının içi boş sözlerini yineliyoruz. “Böyle gelmiş böyle gider.” diyoruz.
Her şeyimiz plastik. Mutluluklarımız, gülümsemelerimiz, üzüntülerimiz, eğlencelerimiz sahiciliğini yitirdi, tuhaflaştık. “Domdom kurşunu” türküsüyle göbek atıyoruz.
Dilimizi kirlettik. İki sözcüğü bir araya getirip cümle kuramaz olduk. İletişimimiz: “Aynen, yani, hıhı” sözleriyle sınırlı kalmaya başladı.
Yazılı ve görsel basının çok büyük bir bölümü güçlü olanların borazanlığını yapmaya başladı.
Hukuk sistemimiz, eğitim sistemimiz çöktü, kurumlara güven kalmadı. Duygularımız, aklımız ve vicdanımız körleşti.
Haksızlıklara, baskılara ve zulümlere karşı direnmeyi aklımızdan bile geçirmiyoruz.Üç maymunu oynamaya başladık: Görmüyoruz, duymuyoruz ve bilmiyoruz.
Oysa biz iyi insanlardık. Zalimi sevmez, zulmü alkışlamazdık. Aşağılanmaya, ayrımcılığa, adaletsizliğe katlanamazdık.
Bilimden, sanattan, edebiyattan, matematikten ve felsefeden uzaklaştık. Her şeyi bilen cahiller karşısında suskun kaldık.