Hayatta en kolay şey başkalarını suçlamaktır. Kendi suçlarını örtbas etmek isteyenler, suçlarını başkalarına pazarlamaya çalışırlar. Bunlar işledikleri suçları başkalarının üzerine atarak ya da masum insanları suçlayarak kurtulacaklarını sanırlar.
Tilki tuzağa lanet okur, kendine değil.
İşledikleri suçlar nedeniyle saldırganlaşanlar, başparmaklarıyla başkalarını işaret ederken diğer üç parmağının kendilerini gösterdiğini görmezden gelirler.
Kendisiyle yüzleşemeyen ezikler sürekli başkalarını suçlarlar. Bu durum onlara geçici bir rahatlama sağlar ama kaygılarını azalmaz. Er ya da geç hırsızlıklarının hesabının sorulacağını bilirler çünkü hiçbir suç unutulmaz. Bu sefiller ömürlerini suçluluk duygusu içinde tüketirler.
Suçun kökeninde algılama ve gerekçelendirme bozukluğu yatar. İyi eğitim almamış, ahlaki çöküntü içinde yaşayanlar, suç işleme nöbetlerine yakalanırlar. Aklı, mantığı ve toplumsal değerleri devre dışı bırakırlar. Bunların vicdanları kanserleşmiştir.
John Ruskin, “ Gizliliğin olduğu yerde suç ve tehlike vardır,”der. Suçlarını ve hainliklerini unutturmak isteyenler, gizliliği görevlerinin bir parçasıymış gibi yutturmaya çalışırlar.
Suçlar insanların yüzünde görülseydi aynalar satılmazdı.
Özgürlüklerin korunduğu demokratik bir ülkede cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamanın çokluğu değil, suç işleyenlerin azlığıdır.
En büyük suçlar, ihtiyaçtan daha fazlasını elde etmek için işlenir. “Mülkiyet hırsızlıktır.” Diyen T. More’i iyi anlamak gerekir. Büyük servetlerin altında suç yatar.
Bazı düşünürlere göre suç, toplumsal düzenin bozukluğuna, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı bir protestodur. Kişi başına düşen milli gelirin asla kişi başına olmadığı, yolsuzlukların suç olmaktan çıkarıldığı, aslanın kediye boğdurulduğu ülkeler suç bataklığına yuvarlanırlar.
Suçlunun beraat ettiği mahkemede yargıç hüküm giyer. Bir suça göz yumanlar, ikincisini de davet ederler çünkü suçlu tek suçla yetinmez. Yargıç doğru karar verseydi belki de suçlu suç işleyemeyecekti.
Bir suç, onu işleyenin yaşamını ikiye böler. Suçunun cezasını çekmiş olmak o kişiyi suçsuza dönüştürmez. Hiçbir suçlu vicdanında beraat edemez, kendi yargıcından kurtulamaz. Suç, onun içinde ölünceye kadar yaşar.
Başkalarının tutsağı, emir eri ve yalaması olarak yaşayanlar, özgürlük ve adalet isteyenleri suçlarlar. Bunlar, sürekli bir kafesin içinde yaşadıkları için uçmayı bir hastalık sanan kuşlara benzerler.
Suçlar, toplumun duyarsızlığından artmaktadır. Suça ses çıkarmayan o suçun ortağıdır. Elinden geldiği halde suça engel olmayan onu teşvik ediyor demektir.
Herhangi bir suça maruz kalmayanlar, suça maruz kalanlar kadar kızgınlık gösterebilseler o ülkede suçlar önlenebilir. “Gölge Etme Başka İhsan İstemem “ kitabından