Ölümsüzlük Mümkün Mü?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İstanbul’daki Karacaahmet Mezarlığını ziyaret edenler bilirler. Bu mezarlığın girişinde şöyle bir yazı görürsünüz:  “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.”

Müslümanlık ve Hristiyanlık gibi tek tanrılı dinlerin görüşü böyledir. Bu dinlere göre, ölüm yaşamın bir parçasıdır. İnsanlar tanrı istediği için ölür ve ahirette yaptıklarının hesabını verir.

Ortaçağ masalları ölümü; elinde kocaman bir tırpanı olan kara cübbeli bir figür olarak betimler. Bu figürün adı azraildir. İnsan oraya buraya koşuştururken Azrail karşımıza çıkarak fısıldar: “Gel!” İnsanın ölümü böyle olur.

Gerçek hayatta, insanlar Tanrı istediği için ya da ölümlülük büyük kozmik planın bir parçası olduğu için ölmez; teknik bir aksaklık yüzünden ölür. Kalpleri kan pompalamayı bırakır. Ana damarları yağ tabakalarıyla tıkanır. Kanserli hücreler karaciğerlerine ve beyne sıçrar. Akciğerleri mikrop kapar. Bunların hiçbiri olağanüstü olaylar değil tümü teknik aksaklıklardır.

20. yüzyılın sonlarına kadar ölüm geleneksel olarak imamların ve rahiplerin uzmanlık alanıydı. Şimdi onların yerini genetik mühendisleri ve hekimler aldı. Artık kanserli hücreler kemoterapi ve nanorobotlarla yok ediliyor. Antibiyotiklerle akciğerlerdeki mikropların kökünü kazınıyor. Kalp kan pompalamayı bıraktığında ilaçlar ve elektroşoklarla yeniden çalıştırılıyor.

   Bilimsel araştırmalarla ilgisi olmayan insanlar bile ölümün teknik bir aksaklık olduğunu düşünmeye başladı. Doktora giden bir kişi: “Neyim var doktor?” diye sorduğunda: “Ölümünüz gelmiş!” gibi bir saçmalıkla karşılaşmıyor. Modern insan ölüme çözülebilecek ve çözülmesi gereken teknik bir sorun olarak bakıyor.

Bazı bilim insanları ve düşünürler, modern bilimin ölümü yeneceğini ve insanlara sonsuz gençlik armağan edeceğinden söz ediyorlar. Başta Google ve Microsoft olmak üzere dünyanın büyük şirketleri ölümü çözmek için büyük yatırımlar yapıyorlar.  “Google” un yatırım fonlarını yönetmekle görevlendirilen ve hayat uzatma projelerini başlatan Bill Maris, Ocak 2015 tarihli röportajında şunları söylüyor:*

“Bana beş yüz yıl kadar yaşamak mümkün müdür? Diye soruyorsunuz. Yanıtım: “Evettir.” Nedenini siz sormadan söyleyeyim. Çünkü yaşamak ölmekten daha güzel. Günümüzün modası ölümsüzlüktür.”

Onarıcı ilaçları ve nano teknoloji gibi alanlardaki hızlı gelişmeleri değerlendiren genetik mühendisleri ve tıp alanında çalışan uzmanlar, en geç 2200’lü yıllarda insanların ölümü yeneceğini iddia ediyorlar.

Genetik mühendisleri ve tıp alanında çalışan uzmanlar, dokularla organların nasıl yenilenebileceğini keşfetmeye çalışıyorlar. Onlara göre, insanlar çok yakında sadece hastalıklarını tedavi ettirmek için değil ölen dokularını yenilemek için kişiyi baştan yaratacak tedaviler için açılan kliniklere gidecekler.

20. yüzyılda ortalama yaşam süresi kırk yıldan fazla değildi. Pek çok insan yetersiz beslenme, salgın hastalıklar ve savaşlar nedeniyle genç yaşta ölüyordu.  21. Yüzyılın başlarında bu süre iki katına çıktı. Bu yüz yıl bitmeden yaşam süresi yüz elliye çıkabilir. Bu durum, ölümsüzlüğe şimdilik ulaşamasak da insanlar için devrimsel nitelikte bir değişim olacaktır.

   Ölümün olmadığı bir dünyada imamların ve papazların durumlarını bir düşünün…

   (*) Bu yazının içeriği oluşturulurken ünlü sosyolog Harari’nin, “Ölümün Son Günleri” adlı makalesinden yararlanılmıştır.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Ölümsüzlük Mümkün Mü?
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.