“Bana yoksul denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl yoksullar, açgözlüler, doymak bilmeyenlerdir. “
“İktidar insanları değiştirmez, aslında ne olduklarını ortaya koyar.”
“Düşündüğünüz gibi yaşayın, yoksa yaşadığınız gibi düşünmeye başlarsınız.”
“Zengin olmak isteyenler, eninde sonunda ruhlarını şeytana satarlar.”
Yukarıdaki sözler, Uruguay’ı dünyada saygın bir konuma getiren sosyalist başkan Lugano Jose Mujica’ya aittir. Uruguay’ın emekçi halkı ona “Pepe” lakabını takmıştır.
Peki, kimdir bu Pepe? Nasıl bir liderdir? Dünyanın ezilmiş halkları onu neden bağrına basmış ve baş tacı etmiştir?
Pepe, bir halk kahramanıdır. Yetmişli yıllarda Uruguay diktatörüne karşı savaşmış sosyalist bir gerilladır. Ömrünün on beş yılı hapislerde geçmiş ve altı kez kurşunlanarak ağır yaralanmıştır.
Diktatöre karşı savaşan ve onun zulmünden kurtulan Uruguay halkı, Pepe’yi başkan seçmiştir.
Görev süresini tamamladıktan sonra, tüm ısrarlara rağmen ikinci kez başkan olmayı reddeden Pepe, tüm dünyanın saygınlığını kazanmış bir liderdir.
Pepe, Cumhuriyet Halk Partisi’nin davetlisi olarak Kasım iki bin on beşte Türkiye’ye gelmiş ve bir dizi konferans vermiştir.
Hırsızlığı, yalamalığı, dalkavukluğu içselleştirmiş besleme ve trolcü basın, Pepe’yi “Yoksul başkan” diye sayfalarına taşıyarak onu aşağılamaya çalışmıştır.
Para uğruna her türlü şerefsizliği yapan bu sahtekârların Pepe gibi bilge bir kişiyi anlamaları beklenemez. Onlara asıp kesen, binlerce korumayla dolaşabilen, kibirli, sonradan görme liderler yaraşır.
Neyse, bırakalım bu şişko keneleri de Pepe’yi biraz daha tanıyalım.
Pepe, başkan seçildikten sonra kendisine tahsis edilen devlet sarayında oturabilirdi, yeni saraylar yaptırabilirdi, bu saraylarda lüks içinde görgüsüzce ama şatafatlı bir hayat sürebilirdi, kibirli ve ısırıcı bir üslupla kendisine muhalif olan herkese saldırabilirdi, aydınları tehdit edip yargısız infazlarda bulunabilirdi. Bunların hiçbirini yapmadı.
“Demokrasinin işleyebilmesi için liderlerin sade bir yaşam sürmeleri gerekir.” diyen Pepe, devlet sarayında oturmayı reddetti. Bu sarayı evsiz barksız insanlar için sığınma evi yaptı. Kendisi, karısına ait olan küçücük evde yaşamaya devam etti.
“Bana ihtiyacımdan çok maaş ödeniyor.” diyerek kendisine verilen başkanlık maaşının yüzde doksanını sosyal dayanışma projelerine ayırdı.
İşine binlerce korumasıyla ve lüks makam aracıyla değil, kendisine ait olan eski model bir Vosvogen ile gitti.
Sıra dışı dürüstlüğü, ateşli söylevleri ve düşüncelerini eyleme dökme konusundaki kararlılığı ile tüm dünyanın saygısın kazanan bu güzel insan, BBC muhabiri ile yaptığı röportajda şunları söyledi:
“Başkan seçildiğim zaman, diktatör yanlıları bana: “ Yoksul piç!” diye bağırdılar. Ben yoksul değilim; sadece pahalı yaşamı seçen zavallılar yoksuldur. Bunlar, her zaman daha fazlasını isteyecekleri için kaçınılmaz olarak hırsızlık yapacaklardır.”
“Ben cumhuriyetçiyim. Yeniden seçilmeye karşıyım. Cumhuriyetimizin içinde feodal sistemler barındırdığımız için başa geçenler kolayca diktatörleşiyorlar.”
“Başkan, bir görevi yerine getirmek için seçilmiş bir yetkilidir, kral değildir. Her şeyi yönlendirmeye, her yetkiyi kullanmaya, yasaların dışına çıkmaya hakkı yoktur. Makam düşkünlüğü ve diktatörlük eğilimleri ezik bir geçmişin kalıntılarıdır.”
“Sağcılar ve dinciler, ahlakçı konuşmalarla popülizm yaparak iktidar olurlar ve iktidara geldikten sonra ülkenin tüm varlıklarını silip süpürürler.”
“Tek amacım, Uruguay’da adalet görmek ve savunmasız olana yardım eli uzatmaktır. “
“Ben geçmişin oğluyum. Yıllarca işkence gördüğüm hücrede, hayatta kalabilmek için haşarat yediğim zamanlar oldu. Hücreme yıllar sonra bir yatak koydular diye sevindim. “
Pepe, başkanlıktan ayrılırken verdiği yeminli mal beyanında sadece bin dokuz yüz seksen yedi model vosvogen marka bir otomobile sahip olduğunu belirtmiştir. Banka hesabı ya da başka bir mal varlığı yoktur.
Bulduğu yağı kâh berisine kâh gerisine süren bir Arap şeyhi, Pepe’nin Vosvosuna bir milyon dolar teklif etmiş ve Pepe bu teklifi reddetmiştir.
Ülkemizi yönetmeye çalışanlar, Pepe’nin söylediklerinden ders çıkarmazlar, ders çıkarmak şöyle dursun hiçbir şey anlamazlar. Bunlar yat, kat, saray, para ve güç takıntıları içinde gelişmenin, adaletin ve özgürlüğün önünü tıkarlar.
Pepe gibi dürüst, düzgün, devrimci, halkçı, sosyalist liderlerin bu topraklarda değeri bilinmez çünkü bizler güce taparız, zorbalığa ve gösterişe bayılırız.
Türk siyasi tarihinin en dürüst lideri olan Bülent Ecevit, makam aracı olarak Renault marka bir otomobil seçtiğinde gösteriş öküzleri tarafından aşağılanmadı mı? Buna benzer yakıştırmalar Değerli bilim adamı ve siyasetçi Erdal İnönü’ye yapılmadı mı?
Pepe’nin sıra dışı dürüstlüğünü, mütevazılığını, savaşma gücünü ve ilkelerini öğrendikten sonra şöyle mırıldanmaktan kendimi alamadım:
“Devletimizin başında böyle bir insan olsun, her gün kuru ekmek yemek zoruma gitmez.”
“ Godot Gelmeyecek” kitabından