(Hayatımın Yazıklanarak Hatırladığım Bölümleri)
Bazı zevzekler benim altmış beş yaşında olduğumu söyleyip duruyorlar. Ayıp be ayıp! Altmış beş yaşında olmak için altmış beş yıl yaşamış olmak lazım. Ben sürekli öldüm, sürekli dirildim. Ölmeden ve dirilmeden geçen zamanım bir yıl bile etmez. Bu altmış beş yaş da nereden çıktı anlamıyorum ki
Sabırlı Olmak İçin Sekiz Ezan Aç Susuz Bekletilirken Öldüm
Temmuz sıcağında dünyaya geldim. Kırmızı sıcak, susuz sıcak, kurutan sıcak, öldüren sıcak günleriydi. Gözlerimi hafifçe araladım annem meme vermeye hazırlanıyordu. Sevindim “Yaşayacağım galiba” diye düşündüm ki kapıda babaannem göründü.
Babaannem sert sert, öfke öfke, suskun suskun, donuk donuk bir kadındı. Köydeki kadın ölüleri yıkamaktan sorumluydu.
Kocası ve iki kardeşi Çanakkale’de şehit düşmüştü. Tek çocuğu ile yaşam mücadelesi verirken karşısına dedem çıktı. Nefret ettiği bu adamla evlenmek zorunda kaldı. Başka seçeneği yoktu. Dedem onu saçından tutup eve getirmişti. O dönemde dedeme destur çekecek bir kişi çıkamazdı. Dedemin astığı astık kestiği kestik yıllarıydı.
Yüreği taşlaşmış, bir gün bile mutlu olmamış bu kadın beni cahilliğine kurban etmekte kararlıydı.
“Hayır! dedi anneme: “Çocuğa sekiz ezan süt vermeyeceksin, su da vermeyeceksin.”
Annem korktu, kaygılandı, çaresizleşti, süt dolu göğüslerini saklamaya çalışarak sadece şöyle mırıldandı: “Neden?”
Yanıt taş gibi sert, temmuz sıcağı gibi kavurucu, yoksulluk ve çaresizlik kadar acıydı:
“Vermeyeceksin, o kadar!” dedi ve ekledi: “Benim torunum sabretmeyi öğrenecek!”
Böyle şansa tüküreyim, doğmadan bir saat sonra öldüm. Üstelik boynum da yaralandı. Bu yaralar, beni anamın rahminden söküp alan ebenin tırnak izleridir. Anacığım onları gördü, sildirmeye çalıştı ama babaannem fırsat vermedi ki.
Neyse uzatmayalım, birkaç saat sonra öldüm. Annem de öldü. Çektiği acıları unuttu, benim ölümüme öldü. Birlikte öldük. Annem kaç kez öldü bilmiyorum ama ben çok öldüm. Kanlı kanlı, kurak kurak ve morlaşarak öldüm.
Babaannem çok yaşadı, cehaleti, katılığı, yaşlılığı kadar yaşadı. Biz ölürken o yaşadı. Son kez ölürken babam geldi. Annem durumu anlatmış ki biraz telaşlıydı. Annemin sütü, su, yıkama falan derken ben yeniden dirildim.
Hani öldürmeyen Allah öldürmez derler ya işte öyle oldu. Bana sorarsanız beni dirilten anne kokusuydu. Beni ölümün kör kuyusundan çekip alan o kokuydu. Devam edecek