Hayatımın Yazıklanarak Hatırladığım Bölümleri
Sizi utanmazlar sizi! Benim doğduktan sonra hemen ölmelerimi unuttunuz değil mi? Şimdi bana altmış beş yaşındasın diyorsunuz. Bir hatırlatma daha yapayım da belki utanırsınız.
Dedikodumu yapmaya utanmıyorsunuz değil mi? Neymiş efendim? Ben altmış beş yaşındaymışım. Küçücükken ölüp küçücükken dirilen birisi altmış beş yaşında olabilir mi? Siz adamakıllı sıyırmışsınız.
Dedem Bizi Sürgün Ettiği Gün Ailece Öldürüldük
Hastanede epeyce ölüp epeyce dirildikten sonra köye geldik. Dedem bu ölüp ölüp dirilmelerime ve babamın kendisi gibi çalıp çırpmadığına fena halde kızdığı için bizi evinden çıkardı, daha doğrusu sürgün etti. Ben, kardeşimden küçüktüm. Kardeşim de doğmak üzere olan kardeşimizden küçüktü. Ablam benden, büyük ablam da ablamdan küçüktü. Annem babamdan, babam ise tümümüzden küçüktü. Bunu anlamayacak ne var? İçimizde en çok ölen ve en çok dirilen hatta bir keresinde mezarı kazıldıktan sonra dirilen babamdı. Babam neredeyse yaşsızdı.
Dayımın yanına gittik. Dayım da küçücüktü, yoksuldu. Ölemiyordu çünkü ölüp ölüp dirilemeyecek kadar küçüktü. Ev gibi, samanlık gibi, dam gibi bir yerde hayvanlarla kardeş kardeş yaşadık.
***
Benim altmış beş yaşında olduğumu her yerde söyleyen densizler, sevgisizler, hiç ölmeden hiç dirilmeden kesintisiz yaşayanlar utanın biraz utanın! Eğer ben altmış beş yaşındaysam sizin altmış beş bin yaşında olmanız gerekir. Size bir örnek vereyim de utanın:
Diyelim ki evinize altmış beş yıl önce elektrik tesisatı döşendi ve elektrik bağlantı ama normal ve anormal kesintiler yüzünden elektrikten yararlandığınız süre toplamda bir saati geçmiyor. Durum böyleyken şimdi kalkmış diyorsunuz ki sen altmış beş yaşındasın? Verdiğim örnekten de bir şey anlamadınız değil mi? Neyse devam edeyim. Devam edecek