Geçtiğimiz yıllarda Bursa Kent Müzesi’ne gittiğimde, “Bursa Araştırmaları Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Raif Kaplanoğlu, Yenişehir ile ilgili araştırma konusu olan birkaç hususu not ederek, Fehim Paşa’nın öldürülüşüne dair halk arasında söylenenlerden oluşan bir yazı hazırlamamı rica etmişti. Bu yazı derginin 8. sayısında yayınlandı.
Bursa Araştırmaları Dergisi’nin 7. sayısında yer alan Sayın Güngör Şahin’in kaleme aldığı “Fehim Paşa’nın Bursa Günleri” konulu yazısını çok beğenmiştim.
Makalenin sonunu Şahin: “Son olarak da şunu söyleyebilirim ki, Fehim Paşa’nın öldürülmesinin organize bir linç olayı olarak İttihat ve Terakki Bursa Şubesi tarafından gerçekleştirildiğine dair yazılı bir kaynak bulunmamaktadır” cümlesiyle noktalıyordu.
Gerek Kaplanoğlu’nun, gerekse de Şahin’in son cümlesinin tetiklemesiyle bu yazı hazırlandı.
O zamanlar sağ olan Emin Lapacı olayla ilgili olarak kendisine başvurduğum kişilerdendi. Şunları söyledi: “Ben 1915 Yenişehir doğumluyum. Bu linç olayından 7-8 yıl sonra dünyaya gelmişim. Olayı ilk kez gençlik yıllarımda babam Hasan Tahsin Lapacı’dan (1891-1974) duymuştum. Nur içinde yatsın, rahmetli mükemmel bir din bilgini idi. Çevresinde Lapacı Hafız olarak tanınır ve herkes tarafından takdirle anılırdı. Ömrünün elli yılını, ilçemiz Çarşı Camii İmam Hatipliğini yaparak geçirmiştir. Görevli olduğu sürece de kendisi gibi aydın hafızlar yetiştirmiştir. Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı gazilerindendir. Kurtuluş Savaşı’na Afyon Cephesi’nde 74. Tümen, 161. Alay’da katılarak milli mücadele de bulunmuştur.
Yaşamının sonuna dek Kuvay-ı Milliye ruhuyla hayatını idame ettiren rahmetli babam; Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Yüce Atatürk’ün bütün inkılaplarının savunucusu olmuştur. Medeni tarzdaki kılık ve kıyafeti, sosyal hayatındaki etkinlikleriyle hep örnek bir insan olarak yaşamıştır. Yüreği her zaman sevgi ve merhamet dolu olup, iyi bir aile reisi, biz çocuklarının ideal bir babası idi. O, her zaman ve her yerde : “Devletin kanun ve nizamlarına itaat etmenin de ibadetten sayıldığını” söylerdi.
Ve linç olayını babasından duyduğu şekilde şöyle aktarıyor:
“İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla Bursa’da yapılan halk gösteri ve yürüyüşleri o sırada Bursa’da sürgün olan Fehim Paşa’nın korkmasına neden olur. Kaldırılan hafiyelik teşkilatı ve genel af söylentileri ortalıkta çalkalanmaya başlar. Cezaevlerindeki ayaklanmalar ve halkın Fehim Paşa’ya karşı kabaran sınırsız kin dolu nefreti, Paşa’nın Bursa günlerinin sonu olduğunun işareti olur. Ve başına geleceklerden haberliymiş gibi çocuklarını da yanına almadan, hemen birkaç gün sonra atlı arabasıyla (Landon) birlikte Yenişehir istikâmetine doğru yola çıkarak Bursa’dan kaçar. İlk geceyi Etem Paşa’nın otelinde geçirir. Ki bu otel daha sonra Böceklerin Eşref Ünsal’ın dedesi Abdullah Efendi tarafından satın alınmıştır. Lüks arabasıyla (Landon) tanınan Paşa’nın Yenişehir’e geldiği kısa sürede duyulur. İntikam duygusuyla kin dolu olan halk, kaldığı oteli gözetim altında tuttuğu gibi, şehrin giriş ve çıkış noktalarında kolluk güçleri de isyancılara yardımcı olur. İlçe Kaymakamı bütün olanlardan haberdardır. Kasabanın önde gelen bileği güçlü, yüreği pek delikanlıları başta olmak üzere ilçe halkı çok güzel organize edilir. Sabahın erken saatlerinde atlı arabasıyla İnegöl istikâmetine doğru yola çıkan Fehim Paşa’nın arabasının önü, bugünkü saat kulesi civarında ellerinde özel kesilmiş sopalar bulunan kalabalık halk topluluğu tarafından kesilir. Ve orada linç edilerek öldürülür. Cenazesi ise İnegöl yolu çıkışında sol tarafta bulunan Kimsesizler Mezarlığına (Belediye Çayırı) gömülür.”
Emin Lapacı; “Halk ellerindeki sopaları, olay yerine yakın olan Çarşı Hamamı bahçesinden temin etmiş” diyor ve ekliyor:
“Atların koşumlarının ise çok zaman sonra müzayede ile Meseniz Çiftliği sahiplerinden Rıza Biçen tarafından alındığını çok iyi hatırlıyorum.”
Fehim Paşa hakkındaki detaylı bilgileri de Rahmetli Yılmaz Akkılıç’ın hazırladığı Bursa Ansiklopedisi’nden sütunlarımıza aktararak okuyucularımızın bu konudaki bilgilerini daha da pekiştirelim istedim:
FEHİM PAŞA (Hafiye)
(İstanbul 1873-Yenişehir 1908). Sultan Abdülhamit ll’nin yaveri ve baş hafiyesi. Padişahın sütkardeşi ve çocukluk arkadaşı olan Esvapçıbaşı İsmet Bey’in oğludur. Bu nedenle sarayın ayrıcalıklarından yararlandı. Harbiye’yi “zadegân” (soylular) sınıfında okuyarak 1894’te bitirdi. İki yıl sonra “kolağası” rütbesini aldı ve padişah yaveri oldu.
Haber alma etkinliklerinde görevlendirildi, zamanla baş hafiyeliğe yükseldi. Hiçbir savaşa katılmamasına karşın 25 yaşında “paşa” ve otuzuna gelmeden “ferik” rütbesini aldı. Halka baskı yapması ve esnaftan haraç toplaması tepkilere neden oldu. Almanya elçisinin de şikâyette bulunması üzerine, 1906 yılı şubat ayında Abdülhamit tarafından Bursa’da oturması zorunlu kılındı. Ayrıca Hüdavendigar valiliğine gönderilen bir buyrukta, bütün giderlerinin bizzat padişah tarafından karşılanacağı, bu nedenle hazineden herhangi bir harcama yapılmaması ve kimseden zorla veya başka biçimde para almamasının sağlanması istendi. Ne var ki Bursa caddelerinde görkemli “landon” arabasıyla gezmesi de halkın nefretini çekmekteydi.
23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilince Vali Tevfik Bey’i ziyaret ederek, “Haberler çok fena, Padişahımız bu kararında (meşrutiyet ilanı) yanılmıştır. Mutlaka geri alması lazımdır. Tarihi vakalarla sabittir. İstanbullular en ihtilalci bir halktır. Baskı altına alınmazlarsa; zat-ı şahaneye çok gaileler çıkarırlar. Bu hal kendileri için muhataralı (tehlikeli) olacaktır. Bütün bunları Zat-ı Hazreti Padişahi ’ye arz etmesi” isteminde bulundu. Vali, bu istemi kabul etmedi. Öte yandan kaçma girişiminde bulunacağı Bursa’daki meşrutiyetçi gençler tarafından haber alınınca izlenmeye başlandı. Bunun üzerine İstanbul’a ulaşmanın yollarını aradı, önce Mudanya ve Trilya’ya (Zeytinbağı) gitti. Ancak Tirilya’da halkın hoşnutsuzluğuyla karşılaşınca geri döndü.
Yenişehir’e giderek Ethem Paşa’ya sığınmak istedi. Ne var ki, Ethem Paşa da bir zamanlar dost olduğu hafiye paşayı çiftliğinde saklamayı göze alamadı. İnegöl’e doğru kaçmak isterken, arabası “Millet Bahçesi” (Çingene Mezarlığı) denilen yerde önü kesilerek durduruldu ve öfkeli kalabalık tarafından linç edilmek suretiyle öldürüldü. (Temmuz sonu/Ağustos başı 1908).
Yorumlar kapalı.