“Öğrenilmiş Çaresizlik” kavramını psikoloji bilimine kazandıran Martin Seligman’a göre, insanlar kontrolleri dışında gelişen olumsuzluklardan kaçamadıkları zaman çaresizleşir ve tepkisizleşirler.
Baskıcı yönetimler altında ezilen bu insanlar, durumu içselleştirdikleri için hayatlarını değiştirecek adımları atamazlar. Bunun adına öğrenilmiş çaresizlik denir. Öğrenilmiş çaresizlik tepkisizlik tepkisidir. Kişi, kendisinin güçsüzlüğüne ve etkisizliğine inanır.
“Bizden adam olmaz.”” Bu düzen değişmez.” “Böyle gelmiş böyle gider.” gibi cümleler öğrenilmiş çaresizlikle ilgilidir.
Köleliğin yüzyıllarca sürmesi, diktatörlerin zulmüne boyun eğilmesi de öğrenilmiş çaresizlikle açıklanabilir.
Kocasından dayak yiyen bir kadın zamanla bu şiddeti kabullenmesi ve tepkisiz kalması da öğrenilmiş bir çaresizliktir.
Örneklerden de anlaşılacağı gibi burada kişi, olası diğer cezaları önlemek için hareketsiz kalmaktadır.
Demokrasinin rafa kaldırıldığı, özgür düşüncenin bastırıldığı ülkelerde halka önce çaresizlik öğretilir. İnsanlarda korku ve yılgınlık yaratmak için baskı ortamı oluşturulur.
Verilen mesaj şudur: “Kendine fazla güvenme. Güvenip sokaklara çıkanların, hak hukuk adalet arayanların, eylem yapanların başlarına neler geldiğini görüyorsun. Sen de bunlardan bir olmak istemiyorsan sus! İtiraz etme, sorgulama, sessiz kal, kıpırdama, içine kapan.”
Baskı, zulüm, tehdit ve adaletsizlik sarmalında sindirilen ve kötülerin cezasız kaldığını gören insanlar öz güvenlerini ve değerlerini yitirirler. Bu çaresizlik onları depresyona sürükler. “Nasıl olsa hiçbir şey değişmeyecek.” demeye başlarlar ve karamsarlık çukuruna yuvarlanırlar. Zaten istenen de budur.
Öğrenilmiş çaresizlik tuzağına yakalanan insanlar, kendilerine gösterilen yolun dışına çıkılamayacağına inandırıldıkları için bir şeylerin yapılmasını hep başkalarından beklerler. Yaşamlarına kendi iradeleri ile yön verecek güçleri kalmaz. En sonunda her şeyi kaderin belirlediğini kabullenip rahat ederler.
Yoksulluk, açlık, işsizlik, yolsuzluk, iş ve kadın cinayetleri, çocuk istismarcılığı, hayat pahalılığı vb. durumlar karşısında iyice bunalan ve tükenen kişiler, ne yazık ki susmaya devam ederler. Mücadele refleksleri yok edilmiştir. Sorunu bilir ama çözme yönünde harekete geçemezler.
Öğrenilmiş çaresizlik bir tür beyin yıkamadır. Kişiler beyinlerinin başarılı olmak ve bunun için çaba göstermek isteyen bölümünü sustururlar. İradesini yitirdiği için her şeyi kabullenir. Bu kişiler, kendilerini yetimhanede unutulmuş çocuk gibi hissederler.
Peki, öğretilmiş çaresizlikten kurtulmak mümkün müdür? Elbette mümkündür. Bunun için denemekten vazgeçmemek, olumsuzluklara direnmek ve başarma umuduna sarılmak gerekir.
Bir şeyin olanaksız olduğuna inanırsanız beyniniz sizi haklı çıkarmak için çalışır. Bir şeyi yapabileceğinize inandığında ise çözüm bulma konusunda size yardımcı olur.
Hayatını ve geleceğini kontrol edebileceğine inanan kişiyi hiçbir baskı ve hiç kimse uzun süre sıkıştıramaz.
Uzaktaki muz kabuğunu görüp düşmeye hazırlanmak insanın kabullenebileceği bir seviye olmamalıdır.