İlçenin doğusunda ilçeyle aynı adı taşıyan ovanın bittiği, Göksu Vadisi'nin başladığı yerde ilçe sınırının Bilecik il sınırı ile uç noktasında yer almaktadır. Göksu Deresinin kuzeyinde 900 rakımlı Avdan Dağı'nın güneyindeki bir tepenin eteklerinde ortalama 205 metre rakımda konumlanmıştır. Doğusunda Dereyörük, batısında Köprühisar, kuzeyinde Terziler, güneyinde ise İncirli arazileri ile sınırları bulunur. Kuzeydoğu yakasında Samanlıkaya Devlet Ormanı, doğu ve güney kesimlerinden de meralarla çevrilidir. Kurulduğu bölge engebeli bir arazi olsa da köyün çevresindeki düzlük alanlar tarım yapmaya elverişlidir. Köyün içinden akan Göksu Deresi (Kocasu) Sakarya Nehri'nin önemli kollarındandır.
Yenişehir merkezden doğuya doğru Bilecik asfaltı takip edilerek 13. km'den sola dönülüp 2 km kadar asfalt takip edilerek köy merkezine ulaşmak mümkündür.
Köyün Tarihi
Köyün kurulu bulunduğu araziye baktığımızda bölgenin oldukça eski yerleşimlere ev sahipliği yapmış olduğu görülmektedir. Avrupa ile Asya'nın birleştiği önemli ticaret yollarının güzergâhlarına yakın olması bölgeyi hemen her tarihte ikamete elverişli yapmıştır. Köyün hemen üzerinde bulunan Han Tepe olarak adlandırılan mevkide 1,5-2 metre genişliğinde duvarlara rastlanmaktadır. Söz konusu bu duvarlar ilk ve ortaçağda özellikle VIII. ve X. yüzyıllarda askeri birliklerin toplanması ve doğuya doğu yapılacak akınlarda üst olarak kullanılan bir kale kalıntısıdır. Ayrıca köy yakınlarında Yazı Boyu olarak anılan Göksu Deresi'nin kıyısında da yoğun Bizans yerleşim kalıntılarına rastlanır. Örneğin; Bursa müzesinde yer alan, yivsiz mermer sütun başlığı köy arazisinden bulunup koruma altına alınmış fakat tarihlendirilememiştir.
Tarihi kayıtlara göre Yenişehir Ovası yüzyıllar öncesinde tamamen su ile kaplı bir göl durumunda idi. Bir rivayete göre; bu gölün artan suları bugünkü Hayriye Boğazından çok yüksek bir şelale ile Lefke önlerinden Sakarı'ya kavuşmakta imiş. Yine söz konusu rivayete göre M.Ö. 14.yüzyılda meydana gelen büyük bir deprem İznik Ovasında çökmelere sebep olurken Hayriye Boğazından bir kısım kayaların kopmasına neden olarak Yenişehir Ovası üzerinde bulunan gölün seviyesinin düşmesine neden olmuş. Yine M.Ö. 400'ler de ikinci büyük bir depremde de İznik, Sakarı civarı ile Yenişehir çevresinde birçok yerleşim yerinin yerle bir olduğu, bu meyanda da Hayriye Boğazı'nın biraz daha açılması ve mahalli kimseler tarafından bir kısım kayaların itilmesi ile gölün süratle boşalması yüzünden Yenişehir Ovası'nın büyük bir kısmının meydana çıktığı, buna karşılık ise ani boşalan suyun Lefke'de büyük bir hasara sebep olduğu, hatta Lefkelilerin bu durum karşısında ova yerleşimleri dava ettiği, neticede Lefkelilere tazminat verildiği, büyük bir arazi kazanan bölge yerleşimlere de bunun karşılığında yeni vergiler konulduğu rivayet edilmektedir.
Köy arazisinin tarihi geçmişi ile ilgili en çarpıcı bilgi M.Ö.64 ve M.S.24 tarihleri arasında yaşamış Yunan tarihçi, coğrafyacı ve filozof olan Strabon'dan öğreniyoruz. Coğrafya isimli eserinde; "Askania Gölü'nün az alt tarafında küçük bir Otroia kenti bulunur ki; şimdilerde Bithynia'nın doğu sınırında kalmıştır." ifadesini kullanmaktadır. Bu ifade ile epigrafik ve topografik araştırmalar Otroia antik kentini bugünkü Yenişehir'in yakınlarındaki Hayriye arazisi içerisinde lokalize eder.
Köyün bulunduğu mevkii hem İznik üzerinden Köprühisar'a hem de Bursa istikametinden Dimbos üzerinden yine Köprühisar'a gelen yolların kavşak noktasından sonra Göksu Vadisini takip ederek Osmaneli'ne doğru devam eden yol üzerindedir. Bu vadi içerisinde yol güzergâhında bu yolu korumak amaçlı yapılmış Kuleler bulunmaktadır. Kaplanoğluna göre; bu bölgede Bizans kaynaklarında sözü edilen Eriste ve Linoeve adlı yerleşim yerleri bu kulelerden biri olmalıdır.
16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında köye çok yakın mevkilerde kurulmuş olan Çemsit köyünden bahsedilmektedir. Osmanlının ilk dönemlerinde kurulmuş olması kuvvetle muhtemel olan bu yörük köyü bugün tam olarak nedenini bilmediğimiz çeşitli sebeplerle 16.yüzyıl ortalarında dağılmıştır. Halkının bir bölümü Köprühisar'a, diğer kalan bölümünde o tarihlerde yeni kurulmuş olan Terziler köyüne yerleştiklerinden bahsedilir.
Bugünkü köyün kuruluşu
Bu günkü köy 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) ile kurulmuş muhacir köyüdür. Köy halkı Bulgaristan göçmeni olup; Bulgaristan'ın Teselya Ovası üzerinde bulunan Tuna nehrine ulaşan Yanya suyuna yakın Tırnova kazası Akçar (veya Akça Er) köyünden göç etmişlerdir. İlk olarak köye İdrisler sülalesi 13 hane ve 66 nüfus olarak köye yerleşmiştir. İlk yerleşim ardından köye; Kösollar, Çavaklar, Hacı Mustafalar, Kösem Recepler ve İmam İsalar sülaleri de göç etmiştir. İlk yerleşen İdrisler sülalesi bugün köyde Hacı Ahmetler Sülalesi olarak anılmaktadır.
Köy halkı, Tırnova Bölgesindeki yerleşimlerine Osmanlı zamanında Karamanoğulları Beyliği'nin Osmanlı himayesine girmesi ile, dağılan Karamanoğlu Beyliği halkının buradan Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya topraklarına gönderilmeleri ile gitmişlerdi. Bir rivayete göre bu göç, Konya bölgesinden gerçekleşmiştir.
Kuruluşu sırasında köyde bulunan cami aynı döneme denk gelen göçmen köyleri gibi kamu imkânları desteği ve köylünün katkıları ile yapılmıştır. H.1319 (1903) tarihli bir evrakta vakıf konumunda bulunan Hayriye Camii Vakfı'nın 500 kuruş ile El Hac Osman Ağa oğlu Şaban öncülüğünde kurulduğu belirtilmektedir. Eski Cami yıkılarak yerine 1984 yılında yeni cami yapılmıştır. Devam edecek