İki haftada ne çok şey değişiyor insan hayatında. Sanırım bu dönem değişim dönemi herkes için.
Bir sürü hurafe vardı. Kıyamet senaryoları ve ruhsal değişimler hakkında. Şimdi neredeyse inanmak üzereyim bunlara.
Benim ve çevremdeki birçok insanın hayatı, yaşamtarzı, bakışaçıları, hayatlarındaki insanlar neredeyse anlık değişim gösteriyor.
Takip etmekte zorlanıyorum gerçekten. Dün bana başka şeylerden bahseden tüm arkadaşlarım bugün bambaşka şeylerden bahseder oldular.
Değişmeyen tek şey ise acılar. Hangi yaşta, meslek grubunda ya da cinsiyette olursanız olun acılar hep bildik tanıdık.
Hikayeleri dinlerken, ben bu senaryoyu daha önce yaşamıştım ya da dinlemiştim demekten alamıyorum kendimi.
Neden insanlar hep aynı sınavları veriyor bu hayatta? Neden her şeyin sonu yalnız ve mutlu olmaya bağlanıyor bilemiyorum. Bildiğim tek şey, insan ancak kendini severse mutlu olabiliyor.
Yaşamak denilen şey umut ederek beklemekten öteye gidemezken ve bu umutlar insanları sadece bilinmezlik çukurunda zaman öldürmeye iterken, herkeste bir mutluluk arayışı hakim. Üstelik bu durum medeni hali de önemsemiyor.
Tuhaf yanı ise mutluluğu ararken, çoğu zaman elindekini de kaybediyor insanlar. Kıymet vermek, elindekiyle yetinmek kolay yolken neden hep daha fazlasını ya da aslında elimizde olmayanı istiyoruz gerçekten bilemiyorum.
Ama sürekli bir arayış hali var o kesin. Kimi daha iyisini, kimi daha kazançlısını, kimi daha güzelini istiyor. Bunun için kendini paralıyor. Etrafını kırıp döküyor. Hayatını alt üst ediyor.
Sonunda kapana kısılıyor, hayattan nefret ediyor, her şeyi bırakıp sahil kasabasına yerleşmenin hayalini kuruyor. Üstelik hayalini gerçekleştirmek için zamanı bile kalmıyor.
Oysaki gerçek çok net. Hiç kimse bu dünyadan giderken yanında götüremiyor uğruna her şeyini feda ettiği güzellikleri.
Dinlediğim her hikayede aynı şeyi düşünüyorum. İnsan öncelikle nefes aldığı için, sonrasında ise var olan tüm becerileri için şükretmeli.
Çünkü biliyorum ki bizim önemsemediğimiz birçok şey dünyanın başka bir yerinde, başka insanlarca özlemle bekleniyor.
Belki herkes bir gün öleceğini unutmasa ve sadece başka insanların özlediklerine sahip oldukları için şükretmeyi bilse, basitçe yaşamak mümkün olurdu.
Belki de yaşamak asıl o zaman yaşamak olurdu.
Yorumlar kapalı.