Referandum bitti, işçi bayramı geçti, hıdrellez kutlandı, mayıs ayının bile ilk haftasını bitirdik. Zaman nasıl da hızla gelip geçiyor. Önümüz Ramazan. Sonra yaz gelecek, okullar kapanacak…
Zaman geçiyor da, şu da bitsin derin bir nefes alalım, biraz huzuru koklayalım isteği bir türlü geçmiyor. O kadar çok dinmeyen hararet var ki, o kadar çok karikatür* gibi gerçek var ki insanın aklını zorlayan. Hararet dinemiyor.
*Karikatür: birşeyin, birkimsenin, bir olayın alaylı, insanı güldürecek ve güldürürken de düşündürecek, abartılı bir biçimde çizilmiş resmi.
Son günlerde duyduğum ya da okuduğum birçok şey için verdiğim tepki ‘karikatür bu değil mi?’ Maalesef ki değil.
Tıpkı zamanın hızla geçişi gibi, biz de insanlığımızdan geçiyoruz. Çünkü her geçen gün aklıselim kalmak, insan kalmak zorlaşıyor.
İşin en kötü yanı biz millet olarak iyiyi kendimizden, kötüyü başkasından bilmeyi düstur edinmiş olduğumuz için, yani her kötü de aynaya bakmadan suçlayacak birilerini bulduğumuz için, öz eleştiri yoksunu olduğumuz için, bunu okurken bile evet çok insan böyle diyerek kendimizi sorgulamayı atladığımız için en saf haliyle ilkellikten bir adım öteye gidemiyoruz.
Düşünün ki bu kadar asıp kesmeye meyilli bir toplumda bir de üstüne hak ve adalet kavramları yok ediliyor. Düşünün ki birileri kendince yanlış bulduğu bir konuyu, kendi istediği şekilde cezalandırabileceğini düşünmeye başlıyor.
Çünkü etrafında gördüğü, suç bildiği hiçbir şey cezalandırılmıyor. Çünkü haksızlığa uğruyor, şikayet ediyor ama sonuç alamıyor. Kimse onun hakkını savunmuyor. Bir süre sonra kendi hakkını başka yollarla savunmaya başlıyor.
Sonuçta ‘kimin kime gücü yeterse’ kanunun temeli oluşmaya başlıyor.
‘Kimin kime gücü yeterse’ tarihin en ilkel toplumlarında bile neredeyse yok. Göçebe yaşam döneminde kabilecilik olarak görülen, ancak yine de kendi içinde bir hiyerarşi ve düzen barındıran yaşam şekillerinde bile yok.
Biz de, tam bu dönemde yani 21.yy’da olmak üzere. Çünkü bu dönemde kural, yasa, adalet, hak gibi kavramlar anlamını yitirmeye, güven kaybı yaşamaya başladı. En azından insanların algısı bu yönde değişti.
Oysa zaman ve tarih doğası gereği ilerlemek zorundadır. Geriye gidemez. Biz ise ülkece gelişmiş toplumdan, gelişmekte olana düştükten sonraki ikinci büyük düşüşümüzü yaşıyoruz.
Bir toplumda insan tabiatı ilkel, toplum yapısı ilkel olursa ne olur? Bence ilkçağ toplumlarına dönüş olur. Belki de sıfırdan başlayıp Amerika’yı yeniden keşfetmemiz** gerekiyordur.
**Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok: Bilinen bir şeyi ispatlamak için vakit kaybetmemek gerektiğini anlatan söz öbeği.