Geçen gün internette denk geldim ve şaka olduğunu düşünüp, yok artık dedikten sonra acaba gerçek olabilir mi diye araştırdım. Sonuç –inanması güç olsa da– gerçek çıktı.
Türk Dil Kurumu(TDK) ‘müsait’ kelimesinin karşısına aynen bu açıklamayı yazmış.
‘Müsait: Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen(kadın)’ .
Kelimenin tam karşılığını verip vermediği ile ilgili tartışmıyorum bile.(oradan bakarsak zaten biz günlük hayatta çok yanlış biliyormuşuz, hep yanlış öğretmişler bize falan) Fakat parantez içindeki açıklama beni benden aldı. İnanılır gibi değil gerçekten.
Örneklemedeki yönlendirme, cinsiyet ayrımı, kadını aşağılama gibi bir çok felaketi içinde barındıran bu talihsiz yorumu kabul etmiyorum, edemem.
Üstelik böylesine yanlı bir yayını yapan Türk Dili hakkındaki son sözü söyleme yetkisine sahip bir kurum.
Ülkenin geldiği-getirilmek istendiği– durumun vahameti beni her geçen gün daha çok korkutuyor.
Son günlerde kadın cinayetleri had safhaya çıkmışken, belki de özellikle yayın organları tarafından böyle gösterilmesi sağlanmışken, devlet ve devletin kurumları aracılığıyla yapılan bu tarz yönlendirmeler maalesef ki fark edilmese de insanların bilinçaltına işleniyor.
Sonra büyüyüp palazlanan her erkek çocuğu, kadını insandan önce cinsel bir obje, bir materyal gibi görmeye başlıyor. Sonuçları ise korkunç boyutlara ulaşabilecek bir vahşet.
Yapmayın ne olur yapmayın. Çocuklarınızı bu yönlendirmelerden koruyun. Onlara sevgiyi, önce insan olmanın önemini, şiddetin hiçbir haklı sebebi olamayacağını öğretin. Yoksa sonuçlarına gerçekten dayanamayacaksınız.
Zaten ataerkil bir toplumun getirdiği sırt sıvazlama, erkeksin yiğitsin söylemlerine alışkın çocuklarınız, toplum içinde kadını tamamen yok sayıp canavarlaşmaya daha da yaklaşacaklar. Lütfen yapmayın.
Aslında bu hafta yazmak istediğim konu bu değildi. Ancak görünce dayanamadım. Bu nedenle yazamamış olduğum iki konuyla ilgili küçük notlar vermek istiyorum.
İlk olarak Özgecan cinayetiyle gündemin tamamen dolu olduğu günlerde (kesinlikle önemsemediğimi düşünmeyin ki yukarıda yazdığım yazı zaten kadın şiddetini ne derece önemsediğimi ifade ediyor)
Cumartesi sabaha karşı 3.00 sularında TBMM’de oylamayla gizli saklı onaylanan iç güvenlik yasası (bunun bize getireceklerine bir sonraki yazımda değineceğim.)
İkincisi ise bir Ergenekon mahkumu duayen gazeteci Ünal İnanç’ın ölümü.
Birçok kişi tanımıyor olsa da (ben de ailesiyle tanışma şansını yakalayıp sonrasında hikayesi ilginç geldiği için araştırarak öğrendim kendisini, şahsen tanışmayı çok isterdim.) Türk siyaseti ve gazetecilik tarihi açısından çok önemli bir insan olmasının yanı sıra şahsına münhasır kişiliği ile de önemli bir kayıp olduğunu düşünüyorum.
Merak edenlerin internette araştırmalarını, en azından önemli yazarların hakkında söylediklerini okumalarını tavsiye ederim. Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun.
Yorumlar kapalı.