Türk milletinin küllerinden yeniden doğduğu, orduları dağılmış, cephanelerine el konmuş, savaş gemileri tersanelere çekilmiş, tren yolları ele geçirilmiş durumdayken yeniden ayaklandığı savaşın ismi Kurtuluş Savaşı, İstiklâl Harbi ya da başka bir deyişle Milli Mücadele Savaşı’dır.
Peş peşe süren savaşların ardından yorgun, bitkin ve en önemlisi belki de gelecekten hiçbir ümidi kalmamış Anadolu insanının silkelenip yeniden ayağa kalktığı yok oldu, bitti derken cihana yeniden kafa tuttuğu ve sonu zaferle biten bir savaştır bu savaş.
Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmaları ve 9 Eylül 1922’de geldikleri yerden İzmir’den denize dökülmeleri sürecinde yaşananlar bulunduğumuz coğrafyada oldukça derin izler bırakmıştır. Yunanlıların “Küçük Asya Savaşı” ya da “ Küçük Asya Felaketi” olarak adlandırdıkları sonu onlar açısından derin hüsranla biten bu savaşta yaşananlar ise insanlık tarihine kara leke olarak işlenmiştir.
Kurtuluş Savaşı sürecinde 27 Ekim 1920 tarihinden 6 Eylül 1922 tarihine dek beş kez Yunan ordularının işgaline uğrayan Yenişehir için işgal, işgalde yaşananlar ve buna benzer konular defa kez yazıldı çizildi.
Elbette ki; tarihin kıvrımlarında karanlık olarak kalan kısımlar her zaman var olacaktır. Lâkin tarihte karanlık kısımları aydınlatmak, aydınlatmaya çalışmak bizleri istikbale daha emin olarak hazırlayacaktır inancı içerisindeyiz. Bu bağlamda da çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz.
Son birkaç yıldır bizim Kurtuluş savaşı olarak adlandırdığımız Yunanlıların Küçük Asya Savaşı dediği savaşla ile ilgili olarak Yunan kesiminde de anı türü yaşanmış, tanık olunmuş ve tanıklıkların kaleme aldığı kitaplar yayınlanmaktadır.
Örneğin Yunanlı tarihçi-yazar TassosKostopulos’un kaleme aldığı “1912- 1922 Savaş ve Etnik Temizlik” isimli kitabında yazar açık ve net olarak Yunan ordusunun Türk halkına yaptığı mezalimleri anlatmaktadır.
Buna benzer bir diğer kitap ise Pliziyotis’e aittir. Esasen Anadolu’da Türk halkı ile iç içe komşu olarak yaşayan HaralambosPliziyotis bir Rum ailesinin mensubudur. 1913’de arkadaşı Sotos ile birlikte gizlice evinden kaçarak Balkan Savaşlarına katılmış. Anadolu harekâtı döneminde de 1920 yılından itibaren dört kardeşi ile birlikte Yunan Ordusunda gönüllü olarak bulunmuştur.[1]
Eli kalem tutan bir kişi olsa gerek ki; savaş boyunca da bir günlük tutmuştur. Ve bu günlüğünü daha sonra bir kitap haline getirerek “Anamnisis Tu Metopu, 1920-1921 Mikrasia-Thraki” yani Türkçe tercümesi ile “Cephe Hatıraları, 1920-1921 Anadolu-Trakya” ismi ile kitaplaştırmıştır.
Nisan 1920’de başlayıp Ekim 1921’e kadar geçen süreyi konu alan Pliziyotis söz konusu bu günlüğünde yaşadıklarını kendi gözüyle anlatmış, gördüklerini aktarmıştır. Savaş boyunca yaptığı yürüyüşlerde çantasındaki fazlalıklardan kurtulması gerektiği durumda ailesinden aldığı mektupları yakmak zorunda kalsa da günlüğüne her zaman sadık kalmayı tercih etmiştir. Devam edecek
[1] Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı, Nilüfer Erdem, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul – 2009, s.233
[2] Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı, Nilüfer Erdem, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul – 2009, s.234