Bursa’nın ve Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden, tarihi ile doğası ile insanı içine çeken sıcaklığı ile insanları ile konumu ile ve toprağından gelen nimetleri ile bulunmaz şehirlerden biridir Yenişehir. Bir ilçedir, nüfusu azdır, imkanları dardır ama artılarını alt alta sıraladığımızda avantajları birçok şehre göre çoktur bu şehrin.
Yenişehir’de doğup büyüyüp, çocukluk, gençlik yıllarının bir kısmını, yaklaşık 20 yılını geçirip ona dışarıdan bakmak ise, birçok şeyi görme ve şehri doğru tahlil etme imkanı vermektedir. Nitekim ben böyle bir imkana sahibim.
Hepimiz duymuşuzdur.. Benim de küçüklüğümden beri bir cümle çalınır kulağıma: “Yenişehir ne uzadı ne kısaldı”. Esasen bu cümle birçok şehre uyarlanmaktadır da kanaatimce en çok Yenişehir’e uymaktadır. Öyle midir gerçekten derseniz, maalesef öyledir.
Tam 8 yıldır İstanbul’da yaşamaktayım. Yani Yenişehir’in dışında. Elbette birçok avantajını gördüm sözüm ona “büyükşehir”de yaşamanın ama en büyük eksikliktir şehrine duyduğun özlem. İşte bu süre zarfında, şehre dışarıdan bakınca daha net görüyor insan bir şehrin geliştiğini ya da gerilediğini. Yani “Yenişehir’in uzadığını ya da kısaldığını”..
Yazımın girişinde kısaca bazı noktalara değindim Yenişehir’e dair. Daha niceleri var aklımda, bunların birçoğunu unuttu bir kısmımız. Bu özellikler, Yenişehir’i bir il yapmaz elbette, zaten il olmakta da bir keramet yoktur mevcut birçok ile bakıldığında. Fakat Yenişehir’in potansiyelleri kullanılarak daha yaşanılabilir, modern, refah, çevreci ve mutlu bir şehir yaratılabilirdi, geçen senelerde maalesef yaratılamadı. Çiftçinin az verdiği çok aldığı, esnafın alışkanlık gereği değil de kazanmak için kepengini açtığı, şehirdeki hayatın daha uzun sürdüğü, insanların kültür ve sanat ile yoğrulduğu, genç kardeşlerimin kafe ve internet kafe ikileminden daha fazla seçeneklere sahip olduğu gerçek bir şehir, şirin ve sıcak bir şehir, örnek bir şehir, “Yeni”şehir yaratılabilirdi. Olmadı.
Hiç düşünüldü mü acaba, dışarıdan ne kadar tanınıyor şehrimiz diye. Çünkü bir şehir gelişti ise eğer, bu gelişme bilinirliği arttırır halk nezdinde. Mesela şu söyleyeceğimi, benim gibi farklı sebeplerle gurbette hayatını sürdüren birçok kişi iyi anlayacaktır. Geleneksel sohbet başlangıçlarımız vardır, önce ad-soyad sorulur sonra hemen memleket. İşte buraya dikkat edilmelidir ki, bazı illerde olan bir alışkanlık vardır bizde de, direkt il adı söylenmez de ilçe de muhakkak eklenir. Çünkü ilçemiz hatta varsa köyümüz önemlidir. İlçe eklenir ama bir husus vardır ve şu şekilde söylenir. “Bursa Yenişehirliyim.. Yenişehir’i bilmem bilir misiniz? Ankara yolu üzerinde, Bursa’dan Ankara’ya giderken.. Bilecik, İnegöl, İznik ve Bursa (Merkez)’nın arasında kalır.” Karşınızdaki insan eğer biliyorsa ki bu Yenişehir’in merkezi bir yer olması sebebindendir maalesef “gelmesi için geçerli bir neden yaratıldığından değil”, bir ya da birkaç kez “içinden geçtiğini” ifade eder.
Eskiler çok iyi bilirler, benim gibi gençler ise onlardan öğrenmiştir. Yenişehir, çok değil bundan 30-40 yıl önce İnegöl’den de İznik’ten de nüfus, yüzölçümü ve gelişmişlik olarak daha büyük bir şehirdi. Hatta bu nedenledir, adliye gibi birçok devlet dairesi diğerlerinden önce Yenişehir’de kurulmuştur ve devlet ile olan işler Yenişehir’den görülmüştür. Peki, Yenişehir, ne olmuştur da geri kalmıştır ve komşu ilçeleri onu geçip biri özellikle sanayisi ve köftesi ile diğeri ise turizmi ve zeytini ile geçmiştir dersek, bunun için çok da geriye gitmeyip esasen Yenişehir’in son 10 yıla bakmak bile yetebilecektir.
Çevre ilçeler potansiyellerini iyi etüt edip o potansiyeller çerçevesinde kendi ticaretini, sanayisini, şehrin gelişimini sağladı. Ama bunu Yenişehir yapmadı, yapamadı, daha doğrusu birileri yapamadılar. Esasen son 10 yılda Türkiye’de ne oldu ise Yenişehir’de de o oldu. Çiftçisi bitti, tarım geriledi, üretim durdu, tarıma dayalı gıda sanayi geliştirilmek bir yana kökü kurutuldu, esnaf -eğer bir camiaya bağlı, iktidarın adamı değilsen- tükendi. Halk ise, maalesef şehri yönetenlerin lütfuna bağlı olarak hayatını sürdürmekte, doğalgazı evine bağlatamayan ya da malum sebeplerden doğalgazını kullanamayan hala evinde şehri yöneten yöneticilerin bizlerin vergileri ile bizlere sormadan tamamen oy için dağıttığı kömürü yakarak ısınmakta. Her şeyden öte, Yenişehir son yıllarında, normal bir şehirden beklenen, çukur ya da çamur olmayan bir yol, düzgün bir kaldırım, göze hoş gelen bir peyzaj, bir kent siluetine bile sahip olamadı.
Mesleğim ve siyasi uğraşlarım sebebiyle birçok il ve birçok ilçeyi şimdiden gezmiş bir kardeşiniz olarak diyebilirim ki, eğer şehir iyi yönetilmezse ve belli rutin işler bile tam olarak yerine getirilmezse ve de halkımız da bir şeyleri talep etmezse, bazı şehirler büyür gelişir ve “içinde gezilen şehir” olur, bazıları aynı kalır, ne uzar ne kısalır hatta geriler ve “içinden sadece geçilen şehir” olur.
Önümüzde bir yol ayrımı vardır. Ya çokça üreten hakça tüketen bir düzeni seçeceğiz ya da böyle gelmiş böyle gider diyeceğiz. Benim arzum ise, sadece içinden geçilen değil, insanları içine çeken ve onları içinde gezdiren bir şehir, “Yeni”şehir!
Yorumlar kapalı.