Bir ülkenin anayasasının bir iki maddesinde “Laik” sözcüğünün yer alması o ülkeyi laik bir ülke yapmaz. Laiklik bir dünya görüşüdür, uygarlıktır. Laiklerin savunduğu en önemli değerler; bilimsellik, özgürlük, eşitlik, adalet, cesaret ve sorumluktur. Laikler, bilimsel gerçeklerin inançla karıştırılmaması için mücadele ederler. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim olmalıdır.
Laiklik yoksa düşünce özgürlüğü yoktur, ulus yoktur, halk yoktur. Akıl, bilim, sanat, kültür ve uygarlık yoktur. Laikliğin olmadığı yerde barış, hoşgörü ve huzur yoktur, birlikte yaşama isteği yoktur. Adalet ve dürüstlük yoktur.
Laikliğin olmadığı bir rejimde kulluk vardır, ümmet vardır, itaat etmek vardır. Dini değerleri siyasete alet etmek vardır. Liyakatsizlik, dalkavukluk, ötekileştirme, aşağılama, korku salma kin ve nefret yayma, akraba ve yandaş kayırmacılığı vardır.
Laik bir ülkede devlet tüm dinlere saygılı ve tarafsızdır. Laik bir ülkede, Diyanet’in başındaki şahıs “Laikçi yobazlar” diye akla ziyan ifadeler kullanamaz. Siyasal iktidarın peşinden sürüklenemez. Elinin altındaki şaklabanlara: “Diyanet Allah’ın kanunlarına göre karar verir.” dedirtemez. “Elhamdülillah şeriatçıyız! Diye bağıranlarla yan yana yürüyemez.
Laik bir ülkede mesai saatleri Cuma namazına göre düzenlenemez. Okullarda mescit açılamaz, din içerikli zorunlu seçmeli dersler konamaz. Eğitimi dincileştirici adımlar atılamaz.
Dincilerin ağızlarından çıkan şu sözlere bir bakın: “Şeriat kadına izzet katarmış. Tarikatlar sivil toplum örgütüymüş. Kız çocukları on yaşından sonra türbana sokulmalıymış ve kız çocukları İslami bir ortamda eğitim almalıymış. Karma eğitime son verilmeliymiş. Cumhuriyet düşmanı Şeyh Sait büyük bir Kürt alimiymiş.”
Yakın bir zamanda yapılan araştırmaya göre, Türkiye’de 80 bin cami ve 35 bin cami yaptırma derneği bulunmaktadır. Diyanete ayrılan bütçe, Milli Eğitime ayrılan bütçenin neredeyse üç katıdır.
Tarikatlar ve cemaatler kendi bahçelerinde top oynamayı çoktan bıraktılar. Devletin kurumlarına ve toplumun hücrelerine yerleştiler. İmam hatip liseleri amacından saptırılarak cumhuriyet karşıtı kurumlara dönüştü. İslam dininde kadınların hizmetine hiç gerek duyulmadığı halde on binlerce kız öğrenci bu okullarda eğitim görmeye başladı.
Siyasal iktidar laiklik karşıtı kişileri ve yalakaları besleyip palazlandırıyor ve bunları devletin en kritik makamlarında görevlendiriyor. Devletin yönetici kadroları imam hatip kökenli kadrolar tarafından dolduruldu.
Durum vahim! Karşımızda İslamcı bir rejim inşa etmeye çalışan örgütlü ve çok tehlikeli bir yapı var. Bu yapı kurmak istediği rejime uygun vatandaş tipi yaratmaya çalışıyor.
Türkiye konuşmaktan ve adalet aramaktan korkanların yaşadığı bir ülke durumuna geldi. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında baskı ve zulüm hız kazandı. Hırsızlar, tecavüzcüler, mafya tetikçileri serbest bırakılırken bunları haber yapan gazeteciler içeri tıkıldılar. Hayvanları koruma derneği başkanı, hayvanlara tecavüz edenlerin görüntülerini paylaştı diye üç yıl dört ay hapis cezası aldı ve tutuklandı.
Muhalefet laiklik kavramını unuttu; siyasetin gündemine getiremiyor. Yaşanan krizlere laiklik penceresinden bakan bir muhalefet yok.
Masumiyetlerinden asla kuşku duymadığım gençlerimiz, aydınlarımız, kadınlarımız sokağa çıkıp: “Türkiye laiktir, layık kalacak!” diye slogan atıyorlar. Bu sloganı ne zaman duysam yüreğim yanar ve şöyle mırıldanırım: “Nasıl olacak bu iş?”