Yenişehir’deki eczaneler, eczacılar, mesul müdürler ve kalfalarla ilgili bu çalışmamı, kimya öğretmenimiz Eczacı Zeren Tüzün’e (Gürmeriç) borçluyum. Kendileri ilçemizin ilk bayan eczacısı olup, halen Umurbey-(Gemlik)’de ikamet etmektedir. 2012 yılında kendilerini ziyaret ettiğimizde bu konu gündeme gelmişti. Buradan saygıdeğer öğretmenime böylesine güzel bir eserin oluşmasına da sebep oldukları için şükranlarımı sunmak isterim.
Birlikte 1950’li ve 60’lı yılları yad etmiştik. O zamanlar Yenişehir’de üç tane eczane vardı. İlki belediye binasının güney doğu köşesindeki Şehir Eczanesi Şaban Togay’ın, diğeri Sütçü Cemal Çınar’ın dükkân komşusu olan Ankara Eczanesi Niyazi Erna’nın ve üçüncüsü de Nalbur Faik’in dükkânının olduğu yerde Sağlık Eczenesi de Bekir Sabri Günak’ın idi.
Tarihçi Salih Erol’un “Hudavendigar Vilayet Salnamelerinde Yenişehir Kazası 1870-1927” adlı kitabının 376. Sahifesinde, 1927 yılına ait, Meslek Dallarına Göre Yenişehir Esnafı Dağılım Çizelgesinde bir eczacı olduğu belirtilmektedir. Yaptığım araştırmalar sonunda o eczacının kim olduğunu ve ondan sonraki eczacıları da tespit edip gün yüzüne çıkarmak artık benim asli görevim olmuştu. Umarım sizlerde beğenirsiniz.
Yenişehir de ilk eczaneyi açan Hacı Abdullah Efendi olduğunu duymuştum. Daha sonra da Necmettin Gençalp’tan bunun teyidini ve diğer eczacıları ve çalışanlarını öğrendim. Abdullah Efendi’nin soyadını tespit ettikten sonra torunu, Emekli Kıdemli Piyade Albay İbrahim Özsolak ile iletişim kurup, dedesine ait bilgi ve belgeleri, kendilerinden talep ettiğimde, çok memnun olduğunu, ilgili evrakları bizzat kendilerinin getireceğini söylemişti. Dediği gibi de yaptı. Şimdi ise o bilgi ve belgelere sırasıyla göz atalım, ne dersiniz?
“Dedem Abdullah Özsolak (1875-1958) Elazığ nüfusuna kayıtlıdır. Osmanlı döneminde yaşamış ve askeri eczacıymış. Binbaşı rütbesine kadar yükselirken, yaşadığı dönemde Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarına katılmış olup aynı zamanda gazidir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Geyve’de görevli imiş. Yunanlılar 1920 yılında Yenişehir’i işgal edince, ilçeyi terk edenlerden bazıları Geyve’ye sığınmış. Oradaki halka yapmış olduğu yardım ve desteklerden dolayı, herkes ondan çok memnunmuş. Geyve’deki Yenişehirlilere de fazlasıyla yardımları olmuş. 1922 yılında Yunanlılar Yenişehir’i terk edince, Geyve’deki Yenişehirliler de evlerine geri dönerken, dedemden memnun kaldıkları için, yoğun ısrarları neticesinde, o’ da birlikte Yenişehir’e gelip yerleşmiş. Babam Salih Özsolak 1925 yılında Yenişehir’de dünyaya gelmiş. Belediye binasının altına eczane açarak 1944 yılına kadar çalıştırmış, adı da Halk Eczanesiymiş. Babam da dedem gibi sağlık alanında çalışıp, Yenişehir Sıtma Savaş Mücadele de uzun yıllar Sağlık Memurluğu yapmıştı. Buradan emekli olunca, Bilecik Caddesi üzerindeki evimizin altında bakkal dükkânını çalıştırmıştı,” diyordu.
Bir de Abdullah Özsolak’ı yakinen tanıyan, Gökmener Eczanesinin de ilk çırağı olup sonra da kalfa olan, ilçemizin eski sarraflarından Necmettin Gençalp (1932) ise anılarını aşağıdaki gibi dillendiriyordu:
“Yenişehir de ilk eczaneyi belediye binasının altında faaliyete geçiren Abdullah Özsolak olduğunu kendi ağzından duymuştum. Adı da Halk Eczanesiydi. Abdullah Özsolak, sağlık memuru Salih Özsolak’ın da babasıdır. Abdullah Efendi bu eczaneyi 1944 yılına kadar çalıştırıp, Eczacı Adnan Gökmener’e devretmişti. Devir-teslim işlemlerini dün gibi hatırlıyorum. O gün her şey sayılıp tartılmıştı. Ayrıca tutanak yapılarak kayıt altına da alınmıştı. O zamanlar kutu, kutu haplar, şişe dolusu şuruplar yoktu. Sıtma salgını olduğu için devlet tarafından, Sıtma Mücadele Dairelerine Atabrin hapını vatandaşa bedava dağıtıyordu. Sarı renkteki bu hap çok acı olup, kinin yerine de kullanılırdı. Sıtma olanlara tedavi için mutlaka bu hap verilirdi. Çoğu ilaçlar hazır olmadığı için, eczanenin laboratuarın da, formülüne göre ham maddeler hassas terazide tartılır, ilacın içeriğindeki bu ham maddeler bir havanda dövülür ve fanus içine konulup, hap olsun, şurup olsun hep elde imal edilirdi. Bu katkı maddeleri, özel dolaplarında muhafaza edilirdi. Zehirsiz maddelerin bulunduğu dolaplarda yeşil yazı ile “Zehirsiz”, zehirli maddelerin bulunduğu dolap kapağında kırmızı yazı ile “Zehirli” veya “Çok zehirli” yazardı. 1944 yılında ilkokuldan mezun olur olmaz, bu eczaneye çırak olarak girmiştim. Kalfamız Abdülkadir Esgin’di. Montania Otelinin sahibi Fahri Esgin’in de babası olur. Adnan Gökmener eczacıydı, işyerine soyadını vererek Gökmener Eczanesi olmuştu. Adnan Bey çok varlıklı olup, mütevazı bir insandı. 1950 seçimlerinde Bursa Belediye Başkanlığına adaylığını koydu, seçimi kazandığı halde Belediye Başkanlığı görevini yapmadı. Seçimlerden iki yıl önce eczaneyi 1948 de Niyazi Erna’ya devir etmişti. Niyazi Bey eczacı olmadığı için mesul müdürümüz Kemal Amaçlı, kalfaları Ali Temizarabacı, ile bendim. Eczanenin ismi ise Ankara Eczanesi olarak değiştirilmişti. Hasırcıların İhsan Gündüz ile Erdoğan Şemaki’de çıraktılar. Kemal Amaçlı mesul müdürlüğünü 4 yıl yapmıştı. O bırakınca, Mustafa Altınbay mesul müdürü oldu. Daha sonra da bu görevi Asım Akyol bir yıl sürdürüp, burada vefat etmişti. Niyazi Bey bu kez, Eczacı Bekir Sabri Günak’la (1886-1958) ortak olup birlikte çalıştılar. Bende 1952-1954 yılları arasında askerlik görevimi yapmıştım. Sonraları Bekir Sabri Bey, Niyazi Beyle anlaşamayınca ortaklıktan ayrılıp, Faik Nalbur’un iş yerine 1954 de Sağlık Eczanesini açmış, kalfası da Hasan Seven idi. Büyük oğlu Ziraat Dairesinde Ziraat Teknisyeni’ydi. Küçük oğlu Erdoğan Günak yanında kalfa olarak çalışırdı. Birde Filiz adında Bekir Sabri Günak’ın yanında çalışan evlatlık kızı vardı. O da eczanede bazen sekreterlik yapardı. Bekir Sabri Bey öldükten sonra eczaneyi Erdoğan Bey’in eşi Eczacı olan Zekiye Günak idare etti. Onlardan sonra Bedii Kongu Sağlık Eczanesini devir almıştı. Karısı Mehpare Hanım da eczacı idi. Onun eczanesi sanırım İnegöl’deydi. Bedii Bey çok zeki bir insandı. Kendi adına ilaçları da vardı. İstanbul’a taşındıktan sonra Sağlık Eczanesini Mesut Dedehayır devir almıştı. Niyazi Bey ise Sütçü Cemal Çınar’ın yanındaki yere, iki katlı bina yaparak, üstüne evini, altına da işyerini taşıyarak eczaneyi buraya getirmişti. Terhis olup geldiğimde Ankara Eczanesi yeni yerindeydi. 1957 yılında bu eczaneyi Zeren Gürmeriç devir alıp, adı da Zeren Eczanesi olmuştu. Yenişehir’in ilk bayan eczacısı Zeren Hanım’dır. Kalfaları İhsan Gündüz ile Erdoğan Şemaki, çırakta İsmail Sürücü’dür. Belediye altındaki Ankara Eczanesinin olduğu yere, Rustumlu Osman Turan ile Eczacı Şaban Togay ortak olup, Şehir Eczanesi’ni birlikte işletmişlerdi, ” diyordu.
Yorumlar kapalı.