Kullanılmayan egemenlik, egemenlik değildir. Üstelik kendi egemenlik alanınızda egemen olamazsanız başkalarının boyunduruğu altına girersiniz.
95 yıl önce bugün, Mustafa Kemal ve bir avuç arkadaşı, Osmanlı Padişahının kaynağını gökyüzünden aldığını iddia ettiği egemenliğine sahip çıkamaması üzerine Ankara’da Büyük Millet Meclisini açtı. Meclisin duvarına da “Hakimiyet Milletindir” yazısını astı.
Tanrıdan alındığı iddia edilen egemenlik, İngiliz, Fransız ve İtalyan emperyalistlerine devredilince devrimciler egemenliğin gerçek kaynağını yeryüzüne, yani millete indirerek ülkenin kaderini ellerine aldılar. Bugünkü dille de “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” dediler.
Meclisin duvarına egemenliğin gerçek kaynağının yazılmasının üzerinden 2,5 yıl geçmeden de Misak-ı Milli toprakları üzerinde tam egemenliğini kurarak işgalcileri İzmir’den denize döktüler. Tanrıdan geldiğini iddia ettikleri egemenliği kullanamayıp işgalcilere teslim eden Osmanlı Padişahı Vahdettin de emperyalistlerin denize dökülmesinden 2 ay sonra bir İngiliz gemisi ile yurdu terk etti.
Çok bilinen bir fizik kuralına göre tabiat boşluğu sevmez. Egemenlik de böyledir. Kullanılmadığı anda o alanda başkaları egemenliğini işgal eder. Tarihte ve günümüzde bu kuralın sayısız örneği vardır. Kullanılmayan ulusal egemenlik o milletleri tarihin çöplüğüne göndermektedir.
Ulusal egemenliğimizi Misak-ı Milli sınırları içinde tescil eden Lozan’ı hazmedemeyen Batılı ülkeler yıllar boyunca egemenlik haklarımızı sınırlatacak ve sonlandıracak fırsatlar kollamışlardır. Özellikle NATO’ya girişimizin ardından değişik alanlardaki egemenlik haklarımız kısıtlanmıştır. İktidar olmak isteyenlerin Batı merkezlerine kendilerini beğendirme turlarına çıkmaları, ülkemiz için hazırlandığı iddia edilen anayasa taslaklarının bizden önce ABD başkentinde görücüye çıkması, ülkemize yapılan terör saldırılarından sonra Başbakan olduğunu iddia eden bir kişinin terör eylemine karşılık vermek için ABD başkentine yapacağı ziyaret sonrasını işaret etmesi siyasal anlamdaki egemenliğimize getirilen sınırlamaların en açık belgesidir.
Yine son yıllarda Ege denizinde çok sayıda ada ve kara parçasının Yunanistan egemenliğine terk edilmesi ile Güneydoğu bölgemizde güvenlik güçlerinin ve valilerin hareketlerinin terör örgütünün istekleri doğrultusunda kısıtlanmış olması da egemenlik kavramının ne hale geldiğini üzücü bir şekilde göstermektedir.
Türkiye sınırları dahilinde ticari faaliyetlerimizi kısıtlayan 350 yıllık kapitülasyonların sona ermesi için canını ve kanını feda eden Türk ulusunun AB üyesi olma rüyası ile Gümrük Birliğine girmesi ve gümrük duvarlarını kaldırması bir başka egemenlik zaafının göstergesidir.
23 Nisan çocuklara armağan edilmiş bir ulusal bayramdır. Ama esas olarak da Ulusal Egemenlik bayramıdır.
Ulusal Egemenliğimizi kullanmasını becer(e)meyip egemenlik sınırlarımızı daraltanlardan bu yetki en kısa zamanda geri alınmalıdır. Alınacaktır…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yorumlar kapalı.