Cemal Süreya,
“Bazen diyorum ki; Ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum ki; Sus! Bitsin” diyor.
Ben de bazen yaz gitsin, bazen de yazma bitsin diyorum.
Biliyorum ki yazınca da bitmiyor, yazmayınca da.
Yazmayı seçme nedenim bu.
*
İstiyorum ki gerçekler yazılsın, gerçekler konuşulsun.
Hem yazıyor, hem konuşuyorum.
Birilerinin hoşuna gitmiyormuş.
Varsın gitmesin.
Gerçeklerden uzaklaştırılmış topluluklarda,
Gerçeklerden uzaklaştırılmış bireylerin,
Gerçekleri konuşup yazanlardan nefret etmesi normal.
Ne yapabilirim ki?
Cemal Süreya’nın söylediğini mi yapayım?
Yazmaktan mı vazgeçeyim?
Yok canım, o kadar da değil.
*
İkiyüzlü insanların sayıları çok olabilir.
Bunlar, bir toplulukta çoğunluk da olabilirler.
Önemli olan benim teşhis ettiklerim.
Her ikiyüzlüyü tanıyamam ki.
Gördüklerimle yetinmek zorundayım.
Çok olmaları, onları, uğraşılmaz yapmaz.
Ben uğraşırım.
Teşhis ettiklerimi, teşhir ederim.
İnsanların iki yüzünü görerek, kabullenemem.
Böyle yaşayamam.
İkiyüzlülere katlanmanın,
Çok yüzlülere davetiye çıkarmak olduğunu bilirim.
*
Öfkeli olduğumu söylüyorlar.
Sivri dilli olduğum kanısındalar.
Suratsız olduğumu düşünüp söyleyenler bile var.
Güler yüzlü olmamı önerenler de.
İyi niyetli olanlar var içlerinde,
Onları ayrı tutarak söyleyebilirim ki
Kendilerini tarif ediyorlar.
Onlar gibi olmamı istiyorlar,
Kendilerinin neden öyle olduklarını bile bilmeden,
Yapıyorlar bunu.
*
Tarif edilen model yeni ve orijinal değil.
İnsan ilişkilerindeki klasik yöntem.
‘Herkesle iyi geçin, bir gün gelir lazım olur’ anlayışı.
Sevimli, sempatik görünme çabası.
Sevgi dilenciliği.
Birey olamamanın en iyi kanıtı.
‘Her devrin adamı olma’ hastalığı.
*
Konuştuklarının ve de yaptıklarının hiçbiri, kendilerine ait değil.
Gerçekleri saptırıp abartıyorlar,
Kendilerini yücelttiğini sanarak.
Farklı görünmeye çalışıyorlar,
Her denemede bir başkası olduklarını anlamadan.
Herkes haklı, herkes doğruyu yapıyor, doğruyu söylüyor,
Onların nazarında.
Bir kumpası yok elinde, kendine ait.
Tek derdi var;
Kendini saklayıp, insanlarla iyi geçinmek.
Kendisi bile güvenilir bulmuyor kendisini.
Ne söylediklerinden ne yaptıklarından emin.
Her an, her dediğinden cayabilir.
Doğru dediklerine yanlış da diyebilir.
Çünkü yok kendisinde, kendisine ait bir şey.
Onun derdi, beğenilmek.
Onun derdi sevilmek.
Sevin onu mutlu olsun.
*
Beni karıştırmayın.
Değişmemi beklemeyin.
Nazım’ın dediği gibi
“Nasıl öfkelenmem, düşündükçe memleketimi?
Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin”
Bir avuç hergele, her yere dağılmış durumda.
İş çeviriyorlar, karıştırıyorlar.
Bir avuç hergele, yaşam sınırlarımızı zorluyor.
Bir avuç hergele, geleceğimizi belirleme sevdasında.
Ne yapayım?
Şairin dediği gibi
“gülelim, eğlenelim, kam alalım dünyadan “mı diyeyim?
Diyemem ki,