Yenişehir Ticaret ve Sanayi Odası’nın önceki gün yapılan genel kurulu birçok yönüyle değerlendirilebilir, sonuçlar çıkarılıp tartışılabilir.
Benim niyetim bu değil.
Ben daha farklı bir konudan söz etmek istiyorum.
Konu sadece Ticaret Odası seçimleriyle ilgili değil.
Tüm odalar, sivil toplum kuruluşları, dernekler ve hatta siyasi partilerle ilgili.
Bir kişi ya da bir grup, bir yerin yönetim kademesinde neden sorumluluk almak için yetki ister?
İlk aklıma gelenler şunlar:
Mevcut yerdeki mevcut yönetimin, yapması gerekenleri, yapması gerektiği gibi yapmadığına dair bir fikir geliştirmiş olmalı.
Yani, mevcut kurumun, mevcut yönetim tarafından doğru ve etkili yönetilmediğini düşünüyor olmalı.
Bu da yetmez.
Yapılmayan işlerin, nasıl yapılacağı,
Eksik ve yanlış yapılan işlerin, nasıl düzelteceğine dair de bildikleri olmalı.
İyi yönetilmediği görüşü bir tespittir ve yeterli değildir.
Daha iyi nasıl yönetileceğini de bilmek gerekir.
Yani sözün kısası şu;
Bir yerin yönetim kademesinde görev talebinde bulunanlar,
Hem şikâyetçi olmalı,
Hem de şikayetlerin nasıl giderileceğini bilmelidir.
Sorunların tespitiyle birlikte çözüm önerileri de bulunmalıdır.
Ancak bundan sonra,
Elini taşın altına sokup görev talebinde bulunmak gerekir.
Bunu yapabilenler de istisnasız olarak tebrik edilmelidir.
Çoğunlukla yapıldığı gibi sadece şikayet etmekle yetinmedikleri için.
Yenişehir Ticaret Odası seçimlerini bu bakış açısıyla değerlendirdiğimde ortaya çıkan tablo şudur:
2009 yılında yapılan seçimler dışında, bahsettiğim gibi bir seçime rastlamadım.
2009 yılında seçilen ve dört yıldır görev yapan grup, genel kurula hazırlanırken durumu iyi analiz etti ve bir tespit yaptılar.
Yaptıkları tespit aynı cümlelerle olmasa bile şöyle özetlenebilir;
“Ticaret Odası şu durumdadır, bu yeterli değildir. Ticaret Odası çok şey yapabilir. Yönetim anlayışı değişmelidir. Biz yönetime geldiğimizde bunlar değişecek ve farklı bir YTSO olacak”
Bütün bunları, YTSO üyelerine anlattılar ve seçildiler.
Seçildiler de ne oldu? Diyenleri duyar gibiyim.
Çünkü daha önce çok duydum.
İsterseniz ona geçmeden önce vurgulamak istediğim konuyu bitireyim.
Bir yerin yönetim kademesinde görev isterken yapılması gerekenlere iyi bir örnekti 2009 seçimleri.
Belki de bu nedenle, kişiler çok konuşulmadı.
Belki de bu nedenle YTSO yönetimi yaptığı işlerle ilgili eleştirildi.
Görev talep ederken söylenenler taahhüt nitelindeydi ve beklenti yarattı.
Bir de önceki gün yapılan genel kurula bakalım.
Konuyla ilgili bildiklerimiz şunlar;
Başkan adayları ve onlarla birlikte hareket ettiği bilinen birkaç kişi.
Yönetim listesi yok.
Program yok.
Eski yönetimin neyi eksik yaptığı ya da neyi güzel yaptığının konuşulduğu bir ortam yok.
Ben adayım, biz adayız,
İfadeleri içinde konuşulup yapılan bir YTSO seçimi.
Böyle olunca ne oldu?
Kişiler konuşuldu.
Kişilerin, kimin adamı oldukları konuşuldu.
Hangi adayı hangi partinin desteklediği konuşuldu.
Ama
YTSO sevimlerinde aday olan insanların proje ve programları konuşulmadı.
Çünkü yoktu.
Olsaydı konuşurlar, anlatırlardı.
Anlatmadılar.
Oy istediler.
YTSO üyeleri de ol verdi ve tercih yaptı.
Ben inanıyorum ki hiç kimsenin içi rahat olmayacak.
Seçilen YTSO yönetimi de yaptıkları ve yapacaklarıyla ilgili bir sorumluluk taşımayacak.
Çünkü bir taahhütte bulunmadı.
Yazıyı bitirmeden, biraz geri dönüp 2009 yılında seçilen eski yönetimle ilgili de birkaç cümle yazayım.
Planlı, projeli programlı bir yönetimin örneği olarak seçildiler.
Çok istediler.
Kendilerini iyi ifade ettiler ve kazandılar.
YTSO ile ilgili ne yaptıklarını kimse konuşmadı.
Hizmet binası ile ilgili ise çok konuşuldu.
Yönetim, konuşulanlara itiraz etmedi.
Eleştirilere cevap vermedi.
Ama yeniden seçilmeyi başardı.
Seçim zaferinde iki etken görüyorum.
İlki 2009 yılındaki ekibin seçim çalışması,
Bir diğeri ise diğer listenin Başkan Cingil tarafından desteklendiği iddiaları.
Farklı yorumlar varsa bilmek isterim.
Yorumlar kapalı.