Uzun zamandır ülke gündemi ya da yaşanan olumsuzluklarla ilgili yazmamak için çaba gösteriyorum. Çünkü her an, her yerde okuduğumuz, gördüğümüz, maruz kaldığımız şeyleri bir de benim söylemem manasız geliyor.
Sırf bu nedenle ve biraz da kendi ruh sağlığımı koruyabilmek adına tv, gazete, sosyal medya takibinden uzak durmaya çalışıyorum.
Büyük ölçüde başarılı olduğumu da düşünüyorum. Ancak bu çabam son günlerde başarılı olamadı.
Evde kaldığım hafta sonu boyunca zihnimi boşaltmak için açtığım TV, sinirlerimi bozmaktan başka bir işe yaramadı.
Haberlerde bir tane iyi, olumlu, umut veren haber yok maalesef.
Bir çiftçinin isyanına şahit oldum. Ne kadar haklı. Her kelimesi itiraza ya da savunmaya mahal vermeyecek kadar gerçek ve net. İçim acıdı halimize.
Sonra cinnet geçiren, kendi adaletini kendi sağlayabileceğine inanan, hayatın yükünü taşımakta zorlandıkça öfkesini sevdiklerinden çıkaran, devlet desteği olmadığı için ilacını alamayan insanlar…
Savaştan, şehitlerimizden, ateş düşen evlerden bahsetmiyorum bile.
Merak ediyorum bu ülkede artık doğru giden ne var, kaldı mı?
Gittikçe umudum tükeniyor. Ruh sağlığını koruyabilmek nasıl mümkün olabilir?
İnsan olmanın en temel hak edişi, sadece var olarak elde ettiği temel yaşam hakkı nasıl oluyor da elimizden kayıp gidiyor?
Biri sizin yaşam hakkınızı elinizden almak istemezse-yani canınıza kast etmezse- , başınıza herhangi bir kaza gelmeyecek kadar şanslıysanız, sağlıklı bir beslenme için yeterli parayı kazanabilecek bir işiniz varsa doğal yaşam hakkına sahip sayılabilirsiniz.
Bu saydıklarım bir insanın normal koşullarda zaten olması gereken, üzerine düşünmek zorunda kalmadan, sadece varoluşuyla elde ettiği haklar olmasına rağmen bizim ülkemiz söz konusu olduğunda, şanslı sayılan azınlıkta oluyorsunuz.
Hal böyle iken hayattan keyif almak, yaratıcı olmak, sağlıklı ve mutlu yaşamak mümkün mü?
Ülkece çığırından çıkmış psikolojimizin asgari düzeyde sağlığına kavuşabilmesini dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.