Acı ama gerçek

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mart ayında iki önemli günü hatırlarız. Önem vererek, heyecan duyarak.

İlki 12 Mart İstiklal Marşı’mızın kabulü.

Bir diğeri 18 Mart Çanakkale Zaferi.

Tarihi birçok günümüzün anılmasında olduğu gibi, bu iki önemli günü de Mehmet Akif ’siz yaşayamayız.

O bizim milli şairimiz. İstiklal Marşı’mızın yazarı. O çok önemli. İşin ilginç ve güzel tarafı da hemen herkesin bu konuda hemfikir olması.

*

Mehmet Akif’in milli vekili olduğu ilk meclis, milli marş yazılması için bir yarışma düzenler. Yarışmaya kısa sürede 724 şiir gelir. İncelenir, elenir, basılır, dağıtılır. Ancak hiçbiri milli marş olmaya yeterli bulunmaz.

Konu Mehmet Akif ile görüşülür. Mehmet Akif yarışmayı kabul etmez. Ancak bunu bir meclis mensubu olarak görev sayar.

İşin birde öbür tarafı vardır. Milli marş ödülü 500 liradır. Bu para Akif’e verilmek istenir. Akif yarışmacı olmadığını söyleyerek almaz. Ancak meclisin ödeme yapma zorunluluğu olduğu bildirilince parayı alır ve Sarıkışla Hastanesi’nde yaralı gazilere bağışlar.

Mehmet Akif öldüğünde geride beş çocuk bırakmıştır. Ersoy’un oğullarından Emin Ersoy 1962’de hayatını kaybeder. Maddi sıkıntılar çeken Emin Ersoy’un cesedi Beşiktaş’ta bir çöp kutusunun yanında bulunur. Çetin Altan, bir yazısında Emin Ersoy’a yer vererek, bir gün Mehmet Akif Ersoy’un oğlu olduğunu söyleyen bir kişinin odasına gelerek para istediğini, bu olaydan bir süre sonra da ölü bulunduğunu yazar.

Babasının emekli maaşı ile geçinen Suat Ersoy ise 1991 yılında Beyoğlu’nda kirada oturdukları evden atılmak istenir.

Ersoy’un son oğlu Tahir Ersoy ise emekli maaşından başka geliri yoktur ve hastalandığında hastane masrafları Üsküdar Belediyesi tarafından karşılanır.

Bütün bunlar değerlendirildiğinde ister istemez insanın aklına şunlar geliyor.

Mehmet Akif, 1921 yılının 500 lirasını anasının ak sütü gibi helal sayıp alsaydı, 80’li yıllarda kızı Fakfunfon’a muhtaç olmayabilir, damadı Ömer Rıza Doğru mason olmak zorunda kalmayabilirdi.

Oğlu Emin Ersoy belki de bir zenginin yanında kâhyalık yapmayacak, Çetin Altan’dan harçlık almak zorunda kalmayacak ve sonunda bir kamyon kazasında ölü bulunmayacaktı.

Mehmet Akif’i analım. Hatta İstiklal Marşı’nın her okunduğunda bunları da hatırlayarak analım. Ancak, konuşmaya başladığımızda yere göre sığdıramadığımız bu insanın mirası sayılan çocuklarının çektiği çilede katkımızın olduğu unutmayalım.

Ve lütfen artık söylediklerimizde, yaptıklarımızda, duygularımızda samimi olalım.

Bizler tüketici bir toplumuz. Değerli dediklerimizle, önemli saydıklarımızı bile buna dahil edebiliyoruz.

0
mutlu
Mutlu
3
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
1
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Acı ama gerçek
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.