Yenişehir Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği( CKD ) adına yazılı bir açıklama yapan Serpil Kayar son zamanlarda gündemi fazlasıyla meşgul eden kadınlar aleyhine gelişen tasarılar nedeniyle hep teyakkuz halinde olduklarını söyledi ve “Toplum istiyor deyip çekmek istedikleri İstanbul Sözleşmesi’nin yapılan bir anket sonucu, gerçekten çekilmesini isteyenler %7,hiç fikri olmayanlar ise %57 olduğu bir toplumda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Tabii ki pes etmeyeceğiz’ dedi.
Açıklama şöyle:
Her gün sokakta, işyerinde, evinde çocuklarının gözü önünde öldürülen kadınlar ve onlarca çocuk istismarı karşısında acilen alınması gereken kesin önlem bekleyen bizler, tam tersi uygulamalarla daha zor, daha riskli ve giderek korunmasız, savunmasız hale getirildiğimizi kahrolarak görüyoruz.
Biz bu vahşeti neden yaşamaya devam ediyoruz. .Çözüm bulunamadığı için mi her biri ayrı travma yaratan ve toplumu çökertecek hatalar yapılıyor yanlış adımlar atılıyor..
Örneğin;
Adalet Bakanlığı’nın 2019 yılına ilişkin adli istatistik verilerine göre, çocuğa yönelik cinsel istismar suçu, son 8 yılın en tepe noktasına ulaştı. Ceza mahkemelerinde çocuğa cinsel istismar suçundan 28 bin 360 dava açıldı.
Dünya sıralamasında hayvan tecavüzünde 5. sırada yer alıyoruz.
Böyle bir ortamda gündeme gelen çalışma ise yine hepimizin kanını donduran bir teklif oldu
‘’Çocuk cinsel istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesi ile ilgili istismarcılara af girişim’’leri gündeme getirildi.
2020 Ağustos ayında 27 kadın cinayeti ve 23 şüpheli kadın ölümü yine rakam olarak istatistikler de yerini aldı..Peki getirilen çözüm var mı…Hayır..ama İstanbul Sözleşmesi ne taktık bu kez.
Oysa, af dahil bütün bu girişim ve söylemler hem Türkiye’nin taraf olduğu çocuk hakları ve kadın hakları ile ilgili uluslararası insan hakları sözleşmelerine hem de Anayasa’ya aykırıdır.
Çünkü çözüm 1926 dan beri vardır ve görmezden geliniyor. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nde, birçok acil ve önemli adımlarla birlikte hukuk ve insan hakları konuları, özellikle yıllardır sosyal yaşamdan koparılarak geri bıraktırılmış kadınlarımızın, eğitimsiz çocuklarımızın hakları içinde önemli adımlar atılmış ve TBMM de kabul edilerek 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren ‘’Türk Medeni Kanunu’’ ile toplumdaki yerleri güvenle belirtilmişti.
Yani biz Medeni Kanun a sahip çıkar ,korur ve uygularsak zaten mağdur edilemeyiz..
Ancak, mevcut yasalar uygulanmadığı gibi aksine yine çok acı, çok vahşice sonuçlar doğuracak şekilde kırpıp değiştirilmeye çalışılıyor.
– Özellikle TBMM Boşanma Komisyonu Raporu’ndan beri İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya karşı sistematik bir karalama kampanyası yürütülmektedir.
Peki, nedir bu İstanbul Sözleşmesi?
. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kocasının şiddetine maruz kalan Nahide Opuz’un davasında adaletin yerine getirilmediği gerekçesiyle Türkiye’yi haksız bulması ardından hükümetin harekete geçmesi sonucu Türkiye tarafından gündeme getirilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011’de Türkiye tarafından imzaya açıldı. Ardından, 8 Mart 2012’de “Ailenin Korunması ve Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi” için 6284 sayılı yasa çıktı. 1 Ağustos 2014’te TBMM tarafından oylanarak kabul edildi
. Yani birilerinin söylediği gibi İstanbul Sözleşmesi dışarıdan empoze edilmiş değildir. Bazı ülkelerin, ülkemizdeki yapıyı bozmak üzere hazırlanmış bir tuzağı da değildir. . Konsey toplantısının İstanbul’da yapılması süresinde imzalandığı için adı İstanbul Sözleşmesi olarak konulmuş ve kısaca öylece anılmaktadır. İstanbul sözleşmesi şiddete uğrayanın cinsel kimlik ve yönelimine bakmadan mağdur odaklı korumayı öngörür.
Ve kadına yaratılış amacının aksine misyonlar yüklediği” ve bu yönüyle “ahlâki yapımızı ve ecdadımızdan bize intikal eden aile medeniyetimizi yıkmayı hedeflediği elbette doğru değildir. Onların meselesi kadının erkekle aynı haklara sahip olduğunu kabul edememektir.
Bu nedenle;
Çocuk cinsel istismarcılarına af isteyenlerin, boşanan kadının nafaka hakkına itiraz edenlerin; çocukların velayeti, yasal mal rejimi, miras hakkına, karşı çıkıp, kadını şiddetten koruyan 6284 Sayılı Şiddet Yasası ve İstanbul Sözleşmesi’ne karşı kampanya yürütenlerin de aynı kadın düşmanı zihniyetin savunucuları olduğunu biliyoruz.
Bu yüzden yasaları değil, zihniyetinizi değiştirmenizi istiyoruz.
İstanbul sözleşmesi kadınların can simididir… Sözleşmeyi kötülemek, karalamak yerine, herkesi daha iyi bilgilendirebilmek için özellikle her yerleşim biriminde bilgi-danışma merkezleri, büroları oluşturulmalıdır.
Sonuç olarak;
. Yapılacak şey bellidir;
Mevcut yasalar olan Medeni Kanun, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun tam ve etkin olarak kullanıldığında,, istismar ve cinayetler, sahipsiz kadınlar ve çocuklar kalmayacaktır.
İstanbul Sözleşmesi ne karşı çıkmak, şiddetçi erkeklere teşvik, tüm kadınlara tehdittir.
Ve yetkililere bir kez daha sesleniyoruz, Kadınların ve çocukların kazanılmış haklarına el uzatmaktan vazgeçin. Saygı duyun. Ve yasalarda değişiklikler yerine mevcut yasaları tam ve etkin olarak uygulayın…
Çünkü……İstanbul Sözleşmesi Yaşatır…