Yenişehir ilçe merkezinin güneybatısında ilçe ile aynı adı taşıyan ovanın sınırında merkeze 11 km kadar mesafede yaklaşık olarak 357 m rakımda kurulu bir yerleşim alanıdır. Köyün altından geçen İnegöl asfaltı baz alınırsa yoldan 80 m kadar yükseklikte ovanın büyük bir kısmına hakim konumdadır. Kuzeyinde Ayaz, güneyinde Akçapınar, batısında Çayırlı ve doğusunda da Osmaniye arazileri ile sınırları mevcuttur. Güneyinde Çamlıkçukuru Devlet Ormanı yer alır. Yenişehir merkezden güney yönünde İnegöl istikameti takip edilerek Ayaz hizasında 10. km’den sola sapılıp asfalt yol takip edilerek köy merkezine ulaşmak mümkündür.
İsminin Kökeni
Köy, ismini kurucusu olan Osman Gazi dönemi ulemasından Karaca Ahmet Sultan’dan almıştır. Bugün köy meydanında türbesi bulunan Karaca Ahmet Sultan ve o dönemdeki maiyeti aynı zamanda köyü ilk kuranlardır.
Köyün ilk kurulduğu yıllarda köy isminin “Sultan Yaylası” olarak anıldığından bahsedilmektedir. Bir dönemler “Karaca” ismi ile de anılan köy, hemen yakınındaki Ayaz köyünden dolayı “Ayas-ı Sagir” yani “Küçük Ayas” olarak da zikredilmiştir. Bazı kayıtlarda köyün isminin “Azizbey” olarak da geçtiği görülmektedir.
Özellikle 1400 ve 1500’lü yıllarda köy isminin farklı farklı anılması olasılıkla köyün tasarrufunun el değiştirmesinden kaynaklanmış olması olasılığı yüksektir. Bugün hala, Karaca Ahmet Sultan’dan dolayı “Karacaahmet” olarak anılmaktadır.
Karaca Ahmet Sultan
Selçuklunun batı ucunda Bizans sınırında XIII. yüzyıl sonu, XIV. yüzyıl başında yaşanan Türkleşme hareketlerine destek veren İslam’ın yayılması için çaba harcayan Abdalân-ı Rûm zümresine mensup Türkmen derviştir.
Rivayete göre Acem diyarında hükümdarlık yapan Süleyman el-Horasânî’nin oğludur. Yine de soyu ve nereli olduğu konusunda kesin bilgiler bulunmamaktadır.
Karaca Ahmet, Hacı Bektaş Veli’nin müritlerindendir. Oradaki 12 hizmetten gözcülük hizmeti Karaca Ahmet’e verilmiştir. Hacı Bektaş, Vilayetname adlı eserinde “Karacam” diye hitap ettiği Karaca Ahmet’e Bir yerde mekânın olsun, 40 yerde çerağın yansın” diyor. Çerağ yani ocak yakmak, Bektaşi kültüründe dervişin gittiği yerde düşüncesiyle aydınlatma görevini üstlenmesi anlamına gelmektedir. Hacı Bektaş Karaca Ahmet’e bir yerde mekân tut ama düşüncelerin her yerde insanları aydınlatsın demek istiyor. Peygamber efendimizin soyundan geldiği için “Seyyid”, manevi önderlerden olduğu içinde “Sultan” olarak anılmıştır.
Osmanlının kuruluş dönemlerinde Anadolu’nun batısına gelen Karaca Ahmet kendisi gibi bu topraklara gelen birçok eren, aşiret ve boy gibi Osman Gazi’ye tabi oluyor. Bilgisi ile halkı aydınlatırken, Osman Gazi’nin gazalarında da müritleri ile bulunup cenk ediyor. Savaşlarda, baskın ve akınlarda gösterdiği üstün başarılarla, Osman Gazinin sancaktarlığına yükseliyor.
Yarhisar’ın alınmasının ardından İnegöl üzerine düzenlenen seferde Turgut Alp’in yanında yer alan Karaca Ahmet Turgut Alp ile anlaşmazlığa düşünce maiyetindekilerle birlikte Yenişehir tarafına çekilerek Ayaz köyünün üstüne yerleşiyor.
1301 yılında Koyunhisar Savaşı’na da katılan Karaca Ahmet buradaki harp esnasında şehit düşmüş ve vasiyeti gereği naaşı yurt kurduğu köyüne getirilerek burada defnedilmiştir.
Oğullarından Lala şahin Paşa 1378’de vefat etmiş, Kemalpaşa’da gömülmüştür. Yine Karaca Ahmet’in oğullarından olduğu rivayet edilen Piri Baba veya Piri Abdal’ın Barcın civarında yattığı söylenir. Nitekim Barcın Köyün’de bulunan Türbenin girişinde halen “Osman Gazi’nin Koyunhisar Savaşı’nda şehit olarak halen kendi ismini almış olan köyünde yatmaktaki Karaca Ahmet Abdal’ın oğullarından olup Barcın’da Tekke Şeyhi iken ölen “Pir Abdal” türbesidir.” ibaresi mevcuttur.