Bir ülkenin medeniyet seviyesini gösteren belirli kriterler vardır. Mesela bir ülkenin medeniyet seviyesini ölçmek için o ülkedeki ölümlerin nedenine, şekline bakılır. İşte medeniyet, kültür ile tarih ile sanat ile yaşam standartlarının yüksekliği ile yaşam kalitesi ile belirlenirken; bizde medeniyet ve gelişmişlik rezidanslar, AVM’ler, gökdelenlerle, betonla belirlenir. İşte bunu yapan yeşile, tarihe düşman adeta beton kafalıların yarattığı düzendir.
Bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar, hiç şüphesiz Mimar Sinan’dır. Aslında bu durum bu topraklar için bir şanstır. Bu topraklara birçok eser vermiştir Mimar Sinan. Eserleri, tekniği dünyanın birçok üniversitesinde hala ders olarak okutulan Mimar Sinan’ın “son eser”i de Üsküdar sınırları içerisinde ismini verdiği Valide-i Atik Mahallesindeki Atik Valide Külliyesidir. Bu eser, 450 senedir tüm yorgunluğuna rağmen ayakta durmaya çalışmakta. Bu ayakta durma çabası, insanoğlunun açgözlülüğü ve duyarsızlığı sebebiyle, bu yapının tam dibine 6 metre aşağı hafriyat yapılıp, tarihi mirasın tam dibine bir duvarla birlikte inşaat yapılmaya başlayana kadar sürmüştü.
Bu eser teknik anlamda gerçek bir külliye. Emsallerinden farklı olarak, bir külliyede olması için gerekli olan tüm bölümler bu külliyede hala ayakta. Zaten 450 yıllık bir tarih mirası, ayakta kalan sadece bir taş olsa bile korunmalı iken, bu bir de Mimar Sinan’ın yani AKP’li siyasetçilerin deyimi ile Koca Sinan’ın büyük bir eseri. Yani bir anlamda da AKP’lilerin günümüz popüler tabiri ile “ecdadımızın emaneti” değil mi bu eser?
Ama bu yalancılara göre, ikiyüzlü siyaset yaparak halkı kandıranlara göre ecdat sadece Yenikapı’da mitinglerde hamasetten ibaret öyle değil mi? Halkın samimi duygularına karşı ver kahramanlığı, ver ecdadı, ver tarihi-milli duyguları ortalık inlesin değil mi? Ama tarihi eseri korumaya gelince, bu eserleri Koruma(ma) Kurulu giriyor devreye. Koruma Kurulu diyor ki; “burada tarihi eser olabilir ama bölge imara açık ve inşaat yapmaya da engel yok”. “Zaten inşaat ile eser arasında 5 Metre var” diye de ekliyor Kurul. Sonuç mu, bizzat gidip son halini fotoğraflayıp kamuoyu ve basınla paylaşıyorum ve her şey ortaya çıkıyor. Koruma Kurulu tarihi eseri korumak istemiyor! Neden mi? Çünkü arazinin sahibi hazine mallarını idare eden İstanbul Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü Koruma Kurulu’na baskı yapıyor : “Bu itirazı reddedin, şikayetin gereğini yapmayın ve bu işi mutlaka bir an evvel bitirin” diye.
Koruma Kurulu yalancı, Vakıflar peşkeşçi, raportörler teknik kimliğine ihanet içinde olunca, yukarıdan da baskılar geliyor, AKP hükümetinin bürokrat ve memurlarından bu çete yüzünden, onların insanları kandırmak için kullandıkları tabirle “ecdat mirası”nın ne silueti kalıyor, ne eserin temelinin sıhhati kalıyor, ne de tarihi eserin bir değeri kalıyor. 450 Yıllık eserin dibine beton dökülüyorken aslında tarihin de köküne kibrit suyu dökülüyor.
Bu inşaatı kim yapıyor peki. Tabi ki yandaş dinci vakıf. Bakın dindar demiyorum, mütedeyyin demiyorum, senin benim gibi inançlı insanları demiyorum, din üzerinden siyaset yapan, para kazanan, rant elde eden rezil insanları diyorum.
Peki, ne yapıyorlar? Öğrenci yurdu.. Ne yapıyorlar yani, yeni Ensar yapıyorlar. Küçük yaşta kızların evlenmesini öngören, çocuklara tecavüz edenlere ses çıkarmayan, onları onaylayan, istismarcı, çocuğa ve kadına düşman, toplumun yaşam tarzına müdahale eden, bilime karşı, hurafelere inanan, aslında dinle de ilgisi olmayan bu yapıların yeni bir yurdu olacak. İçeride neler olacağı ise meçhul.
Bu yandaş dinci vakıf zaten yıllardır külliyenin içi ve etrafına kök salmış, bölgenin sosyolojik yapısını da değiştirmeye başlamıştı. Zaten bu tip yapılar mahallelerde bir Truva atı gibi kullanılmakta, AKP iktidarının yaratmak istediği toplumsal yapıyı yayılmacı bir şekilde yerine getirmekteydi.
Velhasıl tarihin canına okundu ve okunmaya devam ediliyor. Daha önceden yine İstanbul’da devlet başkanlığı binası olarak Çengelköy’de yapılan Vahdettin Köşkü de yıkılmış Erdoğan’a yeni saray olarak yapılmıştı. Milletin bir tarafına koyan Mehmet Cengiz’in Vakıflar’dan “bedelsiz” olarak satın aldığı Fethi Paşa Korusu’ndaki tarihi ev “sebebi belli olmayan bir nedenle” yakılmıştı. İlçemizdeki Kurşunlu Han’ın yüz yıllık duvarı sanki çok normalmiş gibi hafriyat kamyonu geçmesi için indirmediler mi aşağıya? Kafa işte aynı kafa, bu kafa tarihe, medeniyete, kökene uzak beton kafa. Bu kafa aslında medeniyete karşı IŞID kafası işte.
Şimdi ben bu yazı ile her türlü manevi duyguyu siyasete malzeme yapan, aslında tarih, ecdad, din, milli duygu gibi hiçbir manevi duygu ile ilgisi olmayan, tek inandığı para olan AKP kafasını yazarken, bir de çıkmış Erdoğan, Gezi Parkı’na o tarihi eseri yeniden inşa edeceğiz demiyor mu! Sanırsın amaç bu! Sanırsın tarihi eser, ecdat sevgisi..
Ya senin bir gözün Ali diyor bir gözün Yezit. Sen yurtdışına çıkıyor Yahudi cesaret ödülü alıyorsun, geliyorsun İsrail’e sallıyorsun. Milliyetten bahsediyorsun ülkenin ekonomisini, politikasını dışarıya bağlıyorsun, ABD yemek yeme dese yemeyecek durumdasın. Dinden bahsediyorsun, 100 metrede bir cami yaptırıyorsun, böylece seni dindar sanıyorlar, fakat her türlü hırsızlık, yolsuzluk, israf, yalan, hayata kast, küfür, velhasıl her türlü fenalık, kötülük sende. Şimdi de ecdat ecdat diyorsun, tarihi eser diyorsun, bir metre kare beton için, bir kuruş bile rant için ecdadın, tarihi eserin, Mimar Sinan’ın eserinin canına okuyorsun.
Yani bu kafa rant için her şeyi yapar. Siyasi hamle için her türlü kavramı kullanabilir. Ülke tam bir Zübük filmi gibi bir halde.
Tarihle, eserle, medeniyetle hiçbir ilgisi olmayan Erdoğan’ın, bu kafanın, Geziyi kaşımak için tarihi eser severliğinin depreşmesine ne denir..
Ben derim ki, samimi olalım, bence kimse kaşınmasın!