Bir seçimi daha geride bıraktık. Şaşkınlıklarla, hayal kırıklığıyla. Bu sefer tamam uyandı herkes dediğim her seçimde bir bakıyorum, değişen bir şey yok. Herkes hala korkuyor, hiçbir şey değişmiyor.. O yüzden ruh halim tam olarak şöyle : “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”
Bu yazımın neredeyse tamamını aslında seçimden önce yazdım. Yani bu cümleleri seçim sonuçlarını tahmin ederek yazdım. Bu sonuçları tahmin ederek de bir hususu irdeledim. Vatandaş oy kullanırken neye dikkat ediyordu, neye oy veriyordu?
“Uzun yıllardır bunu düşünüyorum. Millet neye oy/destek veriyor? Kime oy/destek veriyor? Hiç görmediysem bu yaşıma kadar en az 10 seçim gördüm, zaten 8’i AKP döneminde olan seçimler. Bu seçimlerde, Türkiye’de vatandaşların farklı sebeplerden seçimlerde adaylara ya da partilere oy verdiğini gördüm. Ama 2000’li yıllardan itibaren, geçtiğimiz seçim de dahil olmak üzere milletin kime niye oy verdiğini “tam anlamıyla” anlayamadım.
Şahsi kanaatime göre, 70’li yıllarda vatandaş gerçekten inandığı kişilere ve bir ideoloji çerçevesinde oy veriyordu. Mesela insanlar o tarihlerde “sola da oy verebiliyordu”. Hem de geniş kitleler halinde. Örneğin 1977 yılında CHP’nin Ecevit ile aldığı oy %41’in üzerindeydi. Ekonominin kötü olduğu, insan haklarının tanınmadığı, emeğin kutsanmadığı, fakirliğin kol gezdiği, işçi/memur haklarının olmadığı, çiftçinin para kazanmadığı yerde bunları ortadan kaldırıp herkesin hakkının ve parasını koruyacağını savunan sola itibar ediliyordu.
Ya da başka bir görüş, Milli Görüş filizlenmişti. Gerçek anlamda birbirine kenetlenmiş bir ideolojik yapılanma mevcuttu. Yine liberaller ya da liberal muhafazakarlar da vardı. Yani sağda da solda da iyi kötü bir ideoloji, bir anlayış, bir tercih sebebi vardı ve millet bu bağlamda bir oy veriyordu ya da kime oy vereceğini iyi biliyordu. Başka bir deyişle verilen oylar anlaşılabiliyordu.
Hep denir ya 80 Darbesi buldozer gibi geçti insanların, siyasetin, siyasetçilerin, ideolojilerin üstünden. Bu gerçekten doğrudur. Türk Siyasi Tarihi 80’den sonra tamamen değişmiştir. Bu değişim, seçimlerde milletin kimi seçeceğini bilememesi, öngörememesi ya da seçimini neye göre yaptığının bilinememesine yol açtı. Millet iktidarlardan korkmaya başladı, farklılaştı. Medyanın, paranın ve hakim güçlerinin siyasetteki etkisi de bu süreçte seçimlerin sonucunu belirlemekte önemli rol oynadı.
Ama yine de 1989 Yerel Seçimleri herkese 70’li yılları hatırlattı ve millet olmayanı istedi, yani millet; haklarını, haklarının korunmasını, doğru ekonomik politikaları, adil bölüşümü, sosyal devleti, demokrasiyi, refahı ve hizmeti seçti. Bir anlamda da, millet o dönemde iktidar sarhoşlarına, milleti sömürenlere bir tepki verdi, “limon gibi sıkılmak” istemedi ve Yerel Yönetimlerde Yenişehir de dahil olmak üzere SHP’yi denedi. Ama ne zaman bir sol parti seçim kazansa – ki buna DSP de örnektir – hemen Türkiye’de bir darbe, siyasi kriz, karalama kısacası mevcut yönetimi çökertme hareketi baş gösterdi.
Sonuç olarak, özellikle 70’li yıllar ve 80’lerin sonralarında para babalarının sömürüsüne karşı küçük kasabalar, Yenişehir gibi küçük ilçeler, göç alan iller, emekçiler oyları ile doğal olarak emeği, anayasal hakları, sosyal devleti, adil bölüşümü, halkın refahını savunan solu iktidara getirdi.
Fakat bu mantıklı düzen bir anda, çıldırmak üzere olduğum ama bir türlü anlayamadığım, SÖMÜRÜLENLERİN SÖMÜRENLERE OY VERMESİ ANLAYIŞINA dönüştü. 2002 yılından sonra yapılan seçimler ve AKP ile Erdoğan’ın yükselişi hiçbir Sosyal Bilimin ya da basit anlamda mantığın açıklayamayacağı sonuçlar doğurdu. Tabi burada solun ya da diğer partilerin kabahati hiç mi yoktu derseniz, tabi vardı. Ama burada bana garip gelen, bir kez daha söylüyorum halkın kafasına sokulan “ABİ ÇALIYORLAR AMA YAPIYORLAR” anlayışıydı. Ama vatandaş bilmiyordu çalınan kendi parası, çocuğunun rızkı, geleceğiydi.
Şunu önemle belirtmek gerekir ki, Milletin iradesine, kararlarına inanan, güvenen ve kayıtsız şartsız kabul eden, demokrasiye inanan bir hukukçu, bir vatandaşım; bir hemşeriniz, bir kardeşinizim. Söylediklerim sadece anlayamadıklarımdır. Biliyorum millet olarak sıkıntılar geçirdik, yokluk gördük, kıtlık gördük, hep bunları andık. Siyasi krizler, darbeler yaşadık. Bu sebepten hizmeti, refahı özledik. Fakat her nedense bunları yapmayanları hep sol belledik (!). Ama Türkiye’de neredeyse 60 yıldır ülkeyi yönetenlerin aynı anlayış ve kişilerden olduğunu anlayamadık, unuttuk. Aslında dikkatli baksak gerçekleri görebilirdik, ama bu bir türlü göremedik.”
Bunların hepsini Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesi görebiliyordum da, yine çıkmayacak candan umut kesilmez misali bekliyordum. Bu sefer, millet hırsıza oy vermez diyordum.. Millet kendisini sömürene oy vermez, kendisini hor görene, itene, kakana, kendisine saygı duymayana, küfür edene, öldürene, ölümlere sebep olana oy vermez dedim ama olmadı.
Bu da yetmedi, Türkiye’deki seçmenin neredeyse %30’u da çıkan sonuçlara çanak tuttu: Oy bile kullanmadı! Aslında bilmiyordu – ya da bile bile yapıyorsa daha kötü- vermedikleri oyların Tayyip Erdoğan’a gittiğini, yani Tayyip Erdoğan’a oy verdiklerini.. İyi yaptılar, şu anda reel olarak %38 olan Tayyip Erdoğan oyu, katılım azalınca bir anda %52 oldu. Sonuç olarak, sahilde boy verip oy vermeyenler kabul edecektir ki, artık çok fazla eleştirme hakları artık yoktu.
İşte bu yüzden ruh halim : “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”
Ama bir inancım var, bir gün gelecek bir gün kalacak ve Türkiye, millet hak ettiği değerdeki insanlar tarafından yönetilecek.
Yorumlar kapalı.