Halbuki Türkiye’nin Özlediği…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye inanılmaz derecede gerilimin, sürekli bir tarafı değişen savaşın, kavganın, karmaşanın içerisinde debelenip duruyor. Sürekli sorunlar, kavgalar, küfür kıyamet, açlık sefalet, eski günlerimizi her gün daha fazla arayan bir hale geldik. Bu durumu, Ramazan ayının birleştirici ruhu da değiştiremedi, içinde bulunduğumuz bayramda da ağzımızın tadı pek kalmadı.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi çalışmaları her akşam Recep Tayyip Erdoğan’ı zorunlu olarak izlememize neden oldu, Erdoğan hiçbir fırsatı yine kaçırmadı Başbakanlığın verdiği bütün nimetleri sonuna kadar kullanarak güya bağımsız çalışmasında iftar, açılış fark etmeden 3 kişi bir arada görse konuşmaya devam etti. Tabi bu konuşmalarda da siyasi rakibi ve muhtemel galip kim ise her zaman olduğu gibi onu yuhalattı, hakaretler etti, küçümsedi durdu. Öyle ki, insanların belki yuhaladığını fark etmiyordur diye düşünen varsa en son izlediğim konuşmasında “bırakın yuhalamayın buna değmezler” dahi dedi. Erdoğan’ın siyasi faaliyetleri ve konuşmalarının tümüne kutuplaştırma, ayrılık, kibir, haset hakimdi. Halbuki Türkiye’nin özlediği birlik, dirlik, sevgi, saygı ve barış iklimiydi.

En başından itibaren defaten söylediğimiz gibi, şahsım ve birçok yurttaşın da gerekli yerlere başvuru yaparak itiraz ettiği gibi, Başbakan’ın Başbakan olarak Cumhurbaşkanlığı yarışına girmemesi hususunu maalesef Erdoğan pek önemsemedi. YSK da arka çıkınca ortaya eşitsiz, etik dışı, son derece yanlış bir seçim yarışı çıktı. Halbuki Türkiye’nin özlediği demokrasiye yarışır şekilde “eşit ve adil”, halkın diliyle “mertçe” seçimdi.

Dahası, Türkiye 22 Temmuzda öyle bir hal daha aldı ki, Erdoğan’ın uğruna gözyaşları döktüğü fakat menfaatleri çatışınca bir anda can düşman olduğu Gülen ve cemaatine ağır bir darbe vuruldu ve Erdoğan’ın 12 yıldır kol kola yürüdüğü emniyet mensuplarının kollarında bu sefer “Erdoğan’ın polisleri” görüldü. Her zaman eleştirdiğim, öğrencilik yıllarımdan bu yana, Ergenekon davasında avukat olarak yanlış olduğunu avazım çıktığı kadar haykırdığım göz altılardaki hukuka aykırılıklar bu sefer cemaat mensuplarının başına geldi. Sabaha karşı, gece yarısı, sahur vakti evler basıldı, halen görevde olan polisler elleri arkadan da olmak üzere kelepçelenerek son derece yanlış görüntülerle gözaltına alındı. Tarafsızlığı kesinlikle şüpheli, bağımsızlığı söz konusu bile olamayacak, geçmişi bilinen, sosyal medyada Erdoğan’a methiyeler düzmeleriyle tanınan savcı ve hakimlerce yürütülen soruşturmalarda gözaltına alınanlar bu duruma isyan etti. Madalyonun öteki yüzüne bakıldığında gözaltına alınanlar yıllarca Ergenekon, Balyoz ve diğer siyasi davaları yürüten polisler ve savcılar olması, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner lafını akla getirdi, Allah büyük dedirtti. Tabiri caizse, katil tetikçileri tek tek ortadan kaldırıyordu. Halbuki Türkiye’nin özlediği herkesin hukuk güvenliğinin sağlanmasıydı.

Bu olanlar içerisinde daha önceleri Ergenekon ve Balyozun savcısı olan, daha doğrusu aynı anda Cumhurbaşkanı adayı, Başbakan, hakim, savcı, sanatçı, kadın, genç kısacası her şey olabilen kişi Erdoğan, bu sefer de bu soruşturmayı talimatları ile yönlendirdi : “Bu daha başlangıç, daha da ileri gidilecek” dedi. Öte yandan memleketimizin milletvekili olması ile ne kadar övünsek az olan şahsiyet Arınç, “nedamet getirip özür dilesinler” dedi. Yani ayaklarımıza kapanın dedi. Bunu eskiden krallar, padişahlar derdi. Demokrasilerde bu bir ilkti. Demek ki “ileri demokrasi” dedikleri böyle bir şeydi. Halbuki Türkiye’nin özlediği neydi derseniz, bu laflar, bu tavırlar kesinlikle değildi.

Gazze’de Ramazan boyunca bir dram yaşandı. Yahudi üstün cesaret ödülü sahibi, Gazze’ye bomba atan uçakların yakıtlarını satan ülkenin, Gazze’den gelebilecek füzelerden İsrail korunsun diye ülkesine füze kalkan sistemi kurduran ülkenin Başbakanı Erdoğan, sanki Gazze’deki Müslümanları çok düşünürmüş gibi, sözüm ona öfke nöbetlerine girerek, etrafa tükürükler saçarak bağıra çağıra bu dramı iç siyaset malzemesi yaptı. Unutmayın Irak’ta camileri bombalayan, Müslümanları öldüren, milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan uçakların ülkemizden havalanmasını sağlayan ve “Amerikan askerlerinin ülkelerine sağ salim gitmesi için dua ediyorum” diyen de aynı zattı. Bu yazıyı yazdığım saatlerde de konuşmak için bir açılış bulan Erdoğan yine Gazze ile ilgili konuştu. Sadece konuştu, başka ne yaptı? 3 günlük yas ilan etti.. 3 günlük yasta Gazze’de çocuklar daha mı az öldü, hayır. Yani, “One Minute’luk delikanlı” yöneticilerle ne Orta Doğu coğrafyasına ne de İslam coğrafyasına huzur ve dirlik gelmez, ölümler bitmez sonucu ortaya çıktı.

Bu arada, Erdoğan’ın elleri ile beslediği, ülkemizde barındırdığı, silahlar sağladığı (hatırlayacaksınız tırlarda yakalanan silahları) Işid adlı terör örgütü hem ülkemizin hem de bu coğrafyanın başına bela oldu. Irak’ta halen Türkmenler öldürülmekte, iç savaş tırmanmakta. En son Işid tarafından Irak’ta Hz. Yunus türbesine saldırıldı.

Daha ayakkabı kutularından çıkan paralar, onlarca saat yalı al, ev al, ona ver, buna ver sıfırlanamayan milyonlarla, 750.000 dolarlık kol saatleri ile ilgili Erdoğan ve şürekasının içinde bulunduğu soruşturmanın sümen altı yapıldığına hiç girmiyorum.

Canım ülkemin, canımdan çok sevdiğim vatandaşları, bunları hak ediyor mu? Memleketim bunları hak ediyor mu? Bu coğrafya kan, gözyaşı, dramı hak ediyor mu? Halbuki Türkiye’nin özlediği bu mu? Tabi ki de hayır! Bu yüzden, ayrılık bitmeli, kibir haset gitmeli diyorum. Bunun yerini, birlik, dirlik, mutluluk, huzur, barış, sevgi, saygı, ilim, irfan alsın. İşte o zaman gerçekten Milletin Adamı olursun.

Bayramınız Kutlu Olsun.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Halbuki Türkiye’nin Özlediği…

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.