Bir şehrin bilinirliği, onun bölgesel ve ulusal bazda tanınırlığı ile doğru orantılıdır. Bu kural Yenişehir için de böyledir, diğer tüm şehirler için de..
Bu bilinirlik, şehrin belediyesinin, kurumlarının, kuruluşlarının, insanlarının faaliyetlerinin doğruluğu, güzelliği ve dikkat çekici oluşunun ulusal basında “olumlu bir şekilde” yer edinmesi ölçüsünde oluşmaktadır. Aksi takdirde, ulusal basına hiç çıkılmaması daha iyidir.
Geçtiğimiz günlerde, 24.12.2013 tarihli Sol Gazetesi’nin 6. Sayfasında bir fotoğraf ile birlikte – aslında Türkiye için bilindik – bir haber vardı. Bu haber, camide miting yapan zihniyetin cami kapısına koyduğu AKP seçim panosuna ilişkin bir haberdi. Resim daha önceden sosyal medyada patladığından, bu haber fotoğrafını görünce durumu anladım. Haber içeriğini okuyunca benim için her şey daha da belirginleşmişti : “Şehrimiz ulusal basında haber olmuştu (!)”.
Yenişehir’i çok iyi bilenler, ilk anda, bu habere konu olan “cami”nin önüne konmuş AKP seçim panosunun, AKP Yenişehir İlçe Başkanlığı’nın hemen önü olduğu için yanlışlıkla konulmuş olduğunu düşünebilirdi. Fakat bu panonun özellikle “caminin tam bahçe kapısına konulmuş olması ve fotoğrafı çekilecek kadar orada durması işi değiştirmektedir. Tabi maalesef, camiye siyaset ya da dine siyaset karıştırmaktan çekinmeyen anlayışa sahip olmaları da haberi okuyanı bu kanaate itmektedir. Dedim ya cami bahçesinde miting yapan zihniyet, maalesef bu panoyu caminin her köşesine koyabilecek haldedir.
Şöyle düşünülebilir. Bir partinin genel başbakanı, dış işleri bakanı, birçok yetkilisi cami avlusunda hatta caminin neredeyse içinde miting yaparsa, o partinin İlçe Başkanlığı ne yapmasın? Tabi unutulmamalıdır ki aynı İlçe Başkanlığı onlarca insanı sahte üye yapmaktan da hala zan altındadır.
Burada bizzat İslam dini referans alınarak dine siyasetin karıştırılmasının lanetlendiğine ilişkin anlatılacak çok şey var, fakat konumuz siyasetin dine karıştırılması değil.
Benim bu haber ile anlatmak istediğim, yılda belki de birkaç kez ulusal basına çıkabilen bir şehrin böyle kötü örneklerle anılmasıdır. Yani birilerinin Yenişehir adı geçen bir haberde, tüm şehri “kötü reklam” etmesidir.
Buna niye dikkat çekiyorum, çünkü buna benzer haberler, benzer eylemler daha önceden de Yenişehir’imiz hakkında yapıldı. Hatırlayacaksınız, 2009 yılında belediyede çalışan bazı kadın çalışanların kovulmaktan beter edildiği, erkekler tuvaletinde kadınların çalıştırıldığı ulusal basında hatta bir mizah dergisinde dahi haber olmuştu.
Yine Yenişehir ulusal basında, her yıl açıklanan belediyelerin, şehrin borçlar konusunda da her sene ön sıralarda yer alarak bu şekilde de ulusal basına haber oldu, oluyor. İşte bunların hepsi yine “kötü reklam”a örnekler.
Yani sözün özü, Yenişehir’imiz, güzel şehrimiz, güzel insanlarla dolu ovamız, maalesef tarımı ile, ürünleri ile, sebzesi, meyvesi, büyük firmalara verdiği patatesi ile, bölgenin en kaliteli “aydın”ı ile anılmıyor, hatta kendi adına aydınını tescil bile ettiremiyor; dönüm başına en fazla hasat ile, hayvancılığı ile, geçmişte çok ünlü olan kaymağı ile, çok kazanan yenilikler yaratan esnafı ile, doğaya zarar vermeyen şehri kalkındıran sanayisi ile, doğru düzgün çalışmadığından havaalanı ile anılamıyor; öz cevherlerinden yetiştirdiği başarılı girişimcileri, sanayicileri, siyasetçileri, bilim adamları, yazarları, gençleri ile, mutlu insanları ile, ekonomik refahı ile, Osmanlı başkenti oluşu ile, tarihi ile, doğal güzellikleri ile anılamıyor. Gezilecek görülecek yerleri, hala doğallığını koruyan köyleri, oluşturulması gereken iş sahaları, vatandaşa sunduğu imkanları ile anılamıyor.
Ne ile anılıyor, varsa yoksa skandal olaylar.
Asıl olması gerekenler yapılmayıp, kafalar başka şekilde çalışınca, bir de son günlerdeki Türkiye gündemindeki olaylar da ele alınınca; bahsi geçen olay ve yapılan eylemler bana şu sözü akla getiriyor: “Vatandaşa gelince din, iman, kendilerine gelince han, hamam”
Yorumlar kapalı.